İstanbul Akvaryum, geçtiğimiz günlerde Gentoo penguenlerini esaret altına alarak binlerce hayvanın tutsak edildiği tesiste sergilemeye başladı. Sosyal medyadaki tepkiler sonunda açıklama yayınlayan akvaryum yetkilileri, bu kez daha büyük bir protestoyla karşılaştı.
10 Ocak 2017 tarihinde Evrensel Gazetesi’nde bir kısmı yayınlanan, Yunuslara Özgürlük Platformu’ndan Öykü Yağcı ile yapılan röportajın tamamı, esaret endüstrisinin saptırdığı gerçekleri aktarıyor: “Hayvanlar seyirlik mallar değildir; bu tesislere gitmeyin”
#HayvanHapishanelerineGitmeyin #İstanbulAkvaryumBoykot
1. Penguenlerin esaret altına alınmasına neden tepki gösteriyorsunuz?
Biz sadece penguenlerin değil, tematik deniz akvaryumlarında, yunus parklarında, hayvanat bahçelerinde ve sirklerde, kısacası hayvan sömürüsünün kanıksandığı tüm mecralarda tür ayırt etmeksizin hayvanların esaret altına alınmasına tepki gösteriyoruz. Çünkü bu tür tesislerde balinalardan primatlara, kuşlardan sürüngenlere kadar milyonlarca hayvan ticari çıkarların sessiz kurbanları oluyor. Beş dakikalık geçici bir heves için yaşam ortamlarından, sürülerinden ve ailelerinden koparılan bu hayvanlar, aç bırakılarak, zincirlenerek, türlü işkenceler görerek ve hareket özgürlükleri kısıtlanarak ömür boyu hapse mahkum ediliyor, yemek “dilenecek” noktaya getirilerek insana bağımlı bir yaşam sürmeye, içgüdülerinden kopmaya zorlanıyorlar. Yine bu tür tesislerde yürütülen ve pek çok tür için başarısızlıkla, trajediyle sonuçlanan “üretme/yetiştirme” programlarında ise, kapalı alanlarda “tür koruma” adı altında çiftleştiriliyor, esaret altında, doğaya hiç ayak basmadan üretilip kafesler, beton havuzlar ve camekanlar ardında insan eğlencesine sunuluyorlar. Tıpkı İstanbul Akvaryum’un yaptığı, Aqua Florya AVM’nin de yüzü kızarmadan savunduğu gibi… Bu tür merkezler hayvan köleliğinin meşrulaştırıldığı, perde arkasındaki hayvan ticaretinin acı gerçeklerinin gizlendiği ve kamuoyu tepkilerini azaltmak, esareti normalleştirmek için eğitim, hayvan sevgisi ve tür koruma gibi masum bahanelerin kılıf olarak kullanıldığı hayvan hapishaneleri. Biz burada penguenlerin, özünde insan dışı bir başka hayvanın, neden insan menfaatleri için tutsak edildiğini ve cansız bir nesne gibi kullanıldığını sorguluyoruz.
Tepkimizin özü ve sorgulanmasını umduğumuz konu şu: Hayvanlar doğal döngü içinde, insan müdahalesinden uzakta yeni nesiller oluşturabilecekken, neden esaret altında çiftleşmeye ve doğum yapmaya zorlanıyor? Hayvanların yaşam hakkı üzerinde hak iddia etme özgürlüğünü kimden alıyoruz? Neden para hırsıyla her gün yeni bir canlıyı sömürüyor veya zaman geçirmek için daha yaratıcı şeyler bulamadığımız için çocuklarımızı bu tür işkence merkezlerine götürmeye devam ediyoruz?
2. Aqua Florya’nın “Kapalı yaşam alanlarında gözlerini açan penguenler doğal yaşam alanlarından koparılmamıştır” açıklamasına siz ne diyorsunuz?
Bir hayvanın yapay bir ortamda çiftleştirilmesi ve daha sonra gösteri merkezlerine ya da deniz akvaryumlarına yüz binlerce dolara satılması yeterince kötüyken, bir de bunun menfaat sahipleri tarafından köleliği ve sömürüyü meşrulaştırmak için geçerli bir bahane gibi sunulması son derece vahim ve acizane bir kendini kurtarma çabası.
- “Penguenlerimiz türlerin nesillerinin korunması ve sürdürülmesi programlarının bir parçası olarak bilimin ışığında koruma altındadırlar“ açıklaması da bir o kadar asılsız. Çünkü bahsettikleri Gentoo türü penguenler (Pygoscelis papua), IUCN Nesli Tükenme Tehlikesi Altında Olan Türlerin Kırmızı Listesi’nde bilimsel saha çalışmaları sonucunda dünya popülasyonu “yaygın bulunan türler” (LC) kategorisinde sınıflandırılıyor. Yani tehdit altında veya nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir tür bile değil.
- Penguenlerin ithal edildiğini söyledikleri ve bilimsel bir araştırma merkezi olduğunu iddia ettikleri “Valencia Oceanagrafic Akvaryumu ve Araştırma Merkezi” de gerçekte ‘köpekbalıkları ile birlikte uyuma’ aktiviteleri düzenleyen, binlerce kişiye yunus gösterileri yapılan bir yer. Yani perde arkasında eğitim, bilim ve hayvanların ticari çıkarlara alet edildiği merkezler…
- İstanbul Akvaryum Müdürü Dilek Çapanoğlu, bir röportajında “Dünya üzerine hiçbir profesyonel tesisin penguenleri kutuplardan ya da kendi coğrafyalarından kopararak kendi bünyelerine getirmeleri söz konusu olmamıştır” diyerek yine yeterli araştırmayı yapmadıklarını bize kanıtlamış oldu. Çünkü ABD’nin en tartışmalı ve ölümcül deniz akvaryumlarından biri olan SeaWorld’ün (Florida) 1980’lerdeki penguen “teşhir alanı” Antarktika’daki kolonilerden çalınan 200 adet penguenle doluydu. Tesisin küratörü Frank Murru o dönem bunu “lojistik bir kabus” olarak tanımlamıştı. 2011’de buradaki İmparator Penguenlerin yakındaki bir deniz enstitüsünde kullanılmak için fazlasıyla yaşlandığını farkeden SeaWorld ekibi, Antarktika’nın Cape Washington bölgesinden 10 yavru pengueni tekrar annelerinden ayırıp şirketin San Diego’daki deniz parkına götürdüler.
- Daha da önemlisi, “Canlıların Korunaklı Bölgelerde Yetiştirilmesi Programı” kapsamında akvaryuma ithal ettiklerini söyledikleri bu penguenlerin, esarete alınan ilk nesli doğadan koparılmadı mı? Bu penguenleri kimden ve neyden korumak için, kendi deyimleriyle ‘korunaklı’ kapalı alanlarda yetiştirip hapsediyorlar? Denizdeki doğal düşmanları olan orkalardan ve okyanus kuşlarından mı, yoksa içinde yaşadığımız gezegenin en büyük sorunlarından biri olan küresel ısınma ve iklim değişiminden mi?
Bu hayvanların her şeyden önce insandan ve insan etkisinden korunması gerekiyor. Çünkü doğal habitatlarından biri olan Falkland Adaları’nda tarihsel bir geçmişi olan tüketim için penguen yumurtası toplama faaliyetleri hala kısıtlı da olsa devam ediyor. Denizdeki petrol arama çalışmaları, güney kutbu çevresinde artan turizm baskısı ve deniz trafiği, yine bu penguenlerin çiftleşme ve avlanma verimliliğini olumsuz etkileyen faktörler arasında gösteriliyor. Eğer “koruma”dan bahsedeceksek her türlü koruma girişimi doğal ortamda yapılmalı ve ilk başta türlerin doğal yaşam ortamları korunmalı.
3. Penguenleri bir yere kapatmak, onların doğalarına aykırı bir şey değil midir?
İstanbul Akvaryum yetkilileri, Gentoo penguenlerinin yaşadığı iklimin tüm özelliklerini İstanbul Akvaryum’da simüle ettiklerini iddia ederek kamuoyundan gelen yoğun tepkiler karşısında maddi çıkarlarını korumak için, bugün esaret endüstrisinin yaygın kullandığı trajik bir argümanla algı yönetimi yapmaya çalışıyorlar. Oysa hiçbir yapay ortam, tutsak bir hayvanın bir zamanlar özgürce hüküm sürdüğü doğal ortamına eşdeğer olamaz. Bugün ileri teknolojiyle habitat simülasyonlarının gerçekleştirilip gerçekleştirilemediği asıl sorunumuz olmamalı. Basit bir ahlaki sorgulama ve empati denemesiyle bu söylemin geçersizliğini kolaylıkla görebiliriz.
Doğada bazı penguen türlerinin eşlerine taş hediye ettiklerini, kayaların yerlerini değiştirdiklerini, yuva inşa etme denemelerinde bulunduklarını, yavrularıyla müthiş bir duygusal bağ geliştirdiklerini veya kril peşinde kilometrelerce yüzdüklerini belgesellerden izleyebiliyoruz. Esaret altındaki hayvanlarda ise tek gördüğümüz, çoğu zaman strese bağlı fiziksel hastalıklar ve “zoochosis” adı verilen bir tür psikoz. Yani çoğu zaman anormal, stereotipik ve süreklilik arzeden takıntılı davranışlarla kendini gösteren bir rahatsızlık. Doğal davranış kalıplarına göre yaşayamamanın getirdiği ikilem sonucu, sürekli yukarı aşağı yürüme, kendini yalama, sallanma, kendi etrafında dönme, vb. gibi hareketler, bu ruhsal rahatsızlığı bilmeyenlere sempatik ve eğlenceli gelebiliyor. Fakat bu tür ticari tesislerin bizden sakladığı gerçeklerden biri de bu ve bu rahatsızlığı baskılamak için hayvanlara besin arasında verilen antidepresan ve sakinleştiriciler…
4. Bu duruma karşı tepkiniz nasıl olacak? Nasıl bir mücadele yürüteceksiniz?
Her şeyden önce esaret endüstrisinin yalanlarını eylem ve söylemlerimizle ifşa etmeye devam edeceğiz; hayvan sömürüsünün “daha kabul edilebilir” gerekçelerle kamuoyuna sunulduğu tematik akvaryumlar, deniz parkları ve hayvanat bahçelerinin gerçek yüzünü kitlelere göstermeyi sürdüreceğiz. Bu tür tesislerin topyekün yasaklanması için de diğer hayvan özgürlüğü gruplarıyla birlikte mücadelemize devam edeceğiz.
Penguenlerin doğal yaşam ortamından koparılıp koparılmadığını tespit etmek Türkiye şartlarında kolay değil; bundan kayda değer bir geri dönüş alabileceğimize dair şüphelerimiz var. Çünkü daha önce Türkiye’deki tesislerde hapsedilen yunus, deniz aslanı ve mors gibi deniz memelileriyle ilgili benzer başvurularımız çoğu zaman yanıtsız kaldığı gibi, işbirliği içinde olan bazı kurumlarca yüzeysel cevaplarla geçiştirildi. Penguenler gerçekten Valencia Akvaryumu’ndan geldiyse de, hayvanların yeniden oraya gönderilmesini talep etmek ve bunun için çabalamak da hayvanların yararına olmayabilir çünkü ne yazık ki esaret altındaki hayvanların en büyük sorunlarından biri, hayatları boyunca bir tesisten diğerine eşya gibi taşınmak. Bu taşınmalar da hayvanlar için son derece travmatik ve bazen de ölümcül olabiliyor. Özellikle de türe özgü koşullar sağlanmadığı sürece…
Daha fazla canlının hayatına ve özgürlüğüne kast etmelerine engel olmak için her fırsatta bireysel olarak tepkimizi gösterirsek ve bu tür tesislere gitmeyip para kazandırmazsak, hayvanların özgürlüğü adına mücadeleyi hep birlikte yürütmüş olacağız.
Yunuslara Özgürlük Platformu