Yunus, tıpkı balina gibi, balık değil, memelidir.
Yunuslar, halk arasında, eski bilimsel makalelerde ve ilgili resmi kurumlardan gelen yazılarda bile çoğu zaman bilinçsizce “yunus balığı” olarak anılırlar. Tıpkı, deniz memelisi olan foklara ve morslara hatalı kullanımla”fok balığı” veya “ayı balığı” dendiği gibi… Oysa yunuslar, “memeliler” (mammal) sınıfı ve “balinalar” (cetacea) takımı içinde yer alır. Bu nedenle yunuslar ve balinalar için, “balık” sözcüğü kullanılmamalıdır.
Whale and Dolphin Conservation (WDC)’ın 2011 raporuna göre; iki üye ülke, Kıbrıs ve Slovenya, balinaların ve yunusların ticari amaçlarla esaret altında tutulmasını tamamen yasaklamış durumda. İngiltere ise, kamuoyu tepkisi nedeniyle, 90’lı yıllardan bu yana esaret altında yunus ve balina barındırmıyor. 12 üye ülkenin hiçbirinde 2011 itibarıyla dolphinarium yok. Bu ülkeler; Avusturya, Kıbrıs, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Lüksemburg, Polonya, İrlanda Cumhuriyeti, …
Esaret gerçeğinin bilinen tarihi, 1860’lara uzanıyor. 1860 yılında Londra’nın Westminster Akvaryumu’nda, 1865 yılında da Regents Park’taki Zoological Gardens’da canlı yunuslar sergileniyordu.
Elbette HAYIR. Yunus parklarında tutsak edilen balinalar, morslar, deniz aslanları, foklar da kampanyamıza dahil.
Denizlerimizde! Üç tarafımız denizlerle çevrili ve yunuslar oradalar. Aşağıda videosunu görebileceğiniz İstanbul Boğazı’nda düzenlenen yunus gözlem turları bile var.
Kesinlikle yok. Deniz memelileri, doğal ortamlarında gürültülü müzikler eşliğinde resim yapıp göbek atmazlar. Çocukların parklarda gördüğü hayvanlar, açlıkla terbiye edilmiş, yaşamak için ihtiyacı olan balığı alabilmek için normal koşullarda asla yapmayacağı hareketleri yapmak zorunda kalan tutsaklardır. Günde 50-60 km yüzmek isteyen canlılar, küçük havuzlarda acıyla çırpınmaktadır. Çocuk ya da yetişkin, kimsenin bu parklarda deniz memelilerini tanıyabilmesi mümkün değildir.
Hayır. “Yunusların yüzündeki gülme ifadesi, doğanın en büyük aldatmacasıdır” (*). Aynı zamanda yunus parkı işletmecilerinin…
Bu, yalnızca anatomik ve fizyolojik bir özelliktir: Özellikle gösteri merkezlerinde tutsak edilen afalina türü yunuslarda alt çene, üst çenenin bir miktar önündedir ve ağızlarının üst kısmı yukarı doğru kıvrıktır. Bu nedenle yunusların sabit, değişmeyen bir gülüşü olduğu sanılır.
Hayır! Yunuslar, doğal yaşam ortamlarında avcı hayvanlardır ve zamanlarının yarısını avlanarak geçirirler. Bu süreç, doğal yaşam döngüsünün önemli bir parçasıdır ve yunuslar için doğal bir egzersizdir. Yunusların büyük oranda toplu avlandığı düşünüldüğünde, sosyal örgütlenmenin edilnilmesi açısından da önemli bir aşamadır.
Doğal ortamında yunusların yaşam süreleri 25-35 yıl civarındadır. Kesin bir rakam olmamakla birlikte, toplanan veriler, yunus parklarında olduğu gibi, esaret altında yaşayan yunusların, bu ortalamanın çok altında yaşayabildiğini tespit etmiştir. Yunusların, belirlenen ortalama yaşam süreleri 5 yıla düşmüştür.
Hiçbir havuz, etrafı tellerle veya ağlarla çevrili hiçbir alan, denizde dahi olsa, yunusların doğal yaşam ortamlarının yerini tutamaz ve tutmamalıdır.
Dört duvar arasına kapatılan yunusların ve balinaların en sık yaptığı hareket, stres belirtisi olarak tanımlanmış, art arda tekrarlanan, dikey biçimde suya girip çıkma eylemidir. Suda sıklıkla sabit ve hareketsiz kalmaları da, yunusların sıkıntılı ve mutsuz olmalarıyla bağlantılıdır. Çünkü gösteri havuzlarında, yunusların hızını ve katettikleri mesafeleri karşılayabilecek “yeterli” alanları yoktur.