Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) ve Yunuslara Özgürlük Platformu ortak görüşü: “Koşulları ne olursa olsun hayvanat bahçeleri esir kampıdır”
TMMOB Mimarlar Odası Gaziantep Şubesi’nin Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile birlikte “Hayvanat Bahçesi Giriş Kapısı Fikir Projesi Yarışması” düzenlediğini büyük bir üzüntü ve şaşkınlıkla öğrenmiş bulunuyoruz. Türkiye çapındaki hak ve adalet arayışlarına destek vermeyi sorumlulukları arasında gören ve her türlü zorbalığa karşı yaşam hakkını savunan TMMOB gibi bir mesleki demokratik kitle örgütünün, hayvan hapishaneleri olan hayvanat bahçelerine bu yolla destek vermesi kabul edilemez bir çelişki.
Mimarlara yönelik düzenlenen yarışma duyurusunda ‘kültür, sanat, bilim ve çevre değerlerinin yarışma yolu ile geliştirilmesi’ ve ‘güzel sanatların teşvikine uygun ortam sağlanması’ hedeflendiği belirtilmiştir. Ancak konu itibarıyla bahsi geçen değerlere aykırı böylesi bir yarışmada ortaya çıkabilecek tek sonuç, güzel sanatların hangi ticari çıkarlara hizmet edeceği ve hangi mimarın ömür boyu esaret işkencesini daha cazip, daha kabul edilebilir ve daha gösterişli hale getireceği olabilir.
Hayvanat bahçeleri; hayvanların hem fiziksel hem de psikolojik olarak zarar gördüğü, doğuştan gelen özgürce yaşama haklarının gasp edildiği ve ‘eğitim, koruma, hayvan sevgisi’ maskesi altında hayvan sömürüsünün normalleştirildiği tecrit merkezleridir.
300 türden 7 bin 500 hayvanın alıkonduğu ve ‘Fok Evi’ adı verilen alanda fokların doğalarına aykırı hareketlerle gösteri yapmaya zorlandığı Gaziantep Hayvanat Bahçesi de Türkiye’deki tecrit merkezlerinin en büyüğüdür. Tesis, daha önce fayans bir zeminde tek başına oturan maymun görüntüleriyle, Sudan Devlet Başkanı tarafından Recep Tayyip Erdoğan’a hediye edilen yavru aslanların dört duvar arasındaki fotoğraflarıyla pek çok kez gündeme gelmiş ve hayvan hakları savunucuları tarafından boykot edilmiştir.
Web sitesinde tesisin ‘portföyünü sürekli zirvede tuttuğu’, ‘farklı türdeki hayvanlar için doğal ve ekolojik yaşamlarına uygun barınaklar’ inşa ettiği ve dünya standartlarında olduğu vurgulanmıştır.
Kullanılan dil bile, Gaziantep Hayvanat Bahçesi’nin tıpkı diğer hayvan hapishaneleri gibi, hayvanlara ne denli ticari bir bakış açısıyla yaklaştığını, onları ürün yelpazesi gibi lanse ederek birer nesne olarak gördüğünü ve bu şekilde reklam malzemesi yapmakta beis görmediğini kanıtlıyor.
Tesisteki hayvan listesinde yer alan hipopotamlar, kaplanlar, zebralar, pitonlar, zürafalar, şempanzeler, kangurular, foklar, tropik balıklar ve kuşlar bu iklime, bu coğrafyaya ait değildir ama burada kapana kısılmış, ömür boyu hapsedilmiş ve ailelerinden koparılmış durumda yaşamaya mahkûm edilmektedir. Bu hayvanların ‘barınağı’ olmaz; olmamalıdır. Onların tek barınağı, çevresi teller, kafesler veya duvarlarla sınırlandırılmamış, dünyanın bir diğer ucundaki doğal yaşam ortamlarıdır.
Hayvanların daha ‘insanî’ koşullarda sömürülmesini normalleştiren hayvanat bahçelerinde hayvanlara teşhirlik mal muamelesi yapılması ve hayvanların alay konusu edilmeleri kabul edilemez. Esaret koşullarının hüküm sürdüğü ve köle pazarı gibi ziyaretçilere açıldığı hayvan hapishanelerinin 21. yüzyılda yeri olmadığı gibi, özgür ve eşit bir toplum için mücadelesini her alanda sürdüren TMMOB ile de herhangi bir işbirliği olamaz.
Hak ve özgürlüklere el konulduğu hallerde sesini yükseltmekten çekinmeyen TMMOB’un bir an önce bu yanlıştan dönmesini ve yarışmadan çekilmesini talep ediyoruz.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan hayvanat bahçesinin ise, TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu nihai raporunun tavsiye kararında da belirtildiği üzere, bir an önce yeni hayvan alımını durdurup halihazırda esaret altındaki hayvanların yaşam hakkını koruyarak bu alanı yaban hayat rehabilitasyon ve tedavi merkezine dönüştürmesi için çağrı yapıyoruz.
(*) 9 Kasım 2019 tarihinde kaybettiğimiz dostumuz ve yol arkadaşımız HAKİM kurucusu Burak Özgüner, 2014 yılında Yeryüzüne Özgürlük Derneği adına, Gaziantep Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Naile Uzun ile birlikte Gaziantep Hayvanat Bahçesi’ni ziyarete gitmiş, tanık olduğu ihlallerin bir kısmını, hayvan hakları savunucularının talepleriyle birlikte basına ve kamuoyuna aktarmıştı.
Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi’nin çağrı metni: “Hayvan Hapishaneleri İçin De İyi Tasarım Yoktur”
Pandemi günlerinde, bu süreçte sahada çalışmak zorunda olanlar dışında, toplumun “şanslı” kesiminin evlere kapandığı bir dönemden geçiyoruz. Elimizdeki imkanlarla kendimiz için en işlevsel, en estetik hale getirdiğimiz konutlarda ayları bulan karantina süreci, baharın da gelmesiyle pek çoğumuz için bir tür esaret haline dönmeye başladı. Başta bu süreci daha ağır atlatması muhtemel kesim olarak uzun süredir sokağa çıkma kısıtı olan çocuklar, 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı bulunanlar için kamusal imkanlarla ve gönüllü psikologların desteğiyle online seminerler arttı, evden psikolojik destek süreçleri başlatıldı.
Günlük yaşam pratiklerinden bir salgın sebebiyle ayrı düşen bizler, gerçek hayatlarımıza özlemimizi büyütürken, her canlı için yaşanabilir çevreler mücadelesinin günlük ihtiyaçlarımızdan bağımsız bir talep olmadığı üzerine düşünebilecek yeterli zamana ve deneyime de sahibiz artık.
Tam da bu noktada, henüz kendi sıkışmışlığımızı aşamadan başka canlıları tecrit eden, onları kendi doğal ortamlarından koparıp, tercihleriyle şekillenmeyen mekanlarda, turizm ve eğlence sektörünün birer metası haline getiren alışkanlıklarımız için de söyleyecek sözümüz olmalı. Eğlence arayışlarımızın tahakküm kurma sebebi, mimarlık mesleğinin bir suçun parçası, “iyi tasarım” kriterinin her alanda bir aklama aracı olmasının karşısında kararlıca durabilmeliyiz.
Tecrit her canlı için işkencedir
18.05.2020 tarihinde Arkitera üzerinden yayınlanan bir haberle, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve TMMOB Mimarlar Odası Gaziantep Şubesi iş birliğiyle düzenlenen “mimarlık mesleğine yaraşır” bir hayvanat bahçesi tasarım yarışması çağrısı yapıldı.
Çağrıda geçen ifade ile “Gaziantep ili sınırları içerisinde bulunan yılda yaklaşık 4 milyona yakın turisti ağırlayan ülkemizin en büyük hayvanat bahçesi için şehrimize ve mimarlık mesleğine yaraşır, bundan sonraki tasarımlara katkı sağlayacak, mimarlığa ve tüm mühendislik hizmetlerine uygun, özgün önerilerin geliştirilerek giriş kapısı ve donatıların tasarımı” amaçlanıyor.
Oysa tüm canlıların yaşama hakkına saygılı bir mimarlık anlayışı, iklim değişikliği sebebiyle kendi habitatında bile yaşam savaşı veren canlılar için bireysel ve toplumsal tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeyi teşvik etmekten başlamalı; hayvanları tecrit eden, doğal ortamlarından koparan, sakinleştirici ilaçlarla ve makul hareket serbestisi olarak adlandırılmış bir alanda seyirlik objeler halinde sunulmasını sağlayan, hayvan hakları aktivistlerinin her fırsatta göz önüne serdiği şiddet olaylarına maruz bırakan böylesi mekanların kapatılması ve tasarımını boykot yönünde olmalıdır. Tecritin her canlı için bir işkence olduğunu görmezden gelerek, bu yöndeki çağrılara kulak tıkamak bizleri ancak bir suçun parçası yapabilir.
“Koşulları ne olursa olsun hayvanat bahçeleri esir kampıdır” (1)
Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM)’in Ocak 2020 ayı Hayvan Hakları İhlalleri raporunda Türkiye’de bulunan 41 hayvanat bahçesinde en az 16 bin hayvanın esir tutulduğu belirtiliyor. Bu alanlarla ilgili güncel veriye ulaşılamadığı, bilgi edinme başvurularının her seferinde cevapsız bırakıldığı, yetkili kurum olan Tarım ve Orman Bakanlığı üzerinden de herhangi bir süreç işletilemediği özellikle vurgulanıyor. 300 tür ve 7.500 adet hayvanıyla Gaziantep Hayvanat Bahçesi de Türkiye’nin en büyük hayvanat bahçesi ve HAKİM raporunda geçen esir hayvanların büyük kısmı burada tutuluyor. Yine hayvan hakları aktivistlerinin basına yansıyan gözlemlerine göre Gaziantep’te tutulan hayvanların koşullarının hiç de iyi olmadığı anlaşılıyor. (2)
Peki biz mimarlar? Kamunun gözlem ve denetiminden kopuk bir şekilde işletilen böylesi mekanların canlılar için iyi bir alternatif olduğunu söylememiz, bunu kabul etmemiz nasıl mümkün olabilir? Barınaklardan yansıyan görüntüler, sokak hayvanları için seferber edilmeyen imkanlar, gösterilerdeki hak ihlalleri ortadayken kar amaçlı böylesi işletmelerde “en iyi tasarım” kriterini nasıl belirleyeceğiz?
Mecliste uzun süredir tartışılan, yasalaşması için büyük çabalar sarfedilen Hayvan Hakları Kanunu için açıklanan Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu tavsiye raporunda yeni hayvanat bahçesi açmamak kararı varken ve hayvan hakları savunucuları mevcut tesislerin yaban hayat rehabilitasyon merkezlerine çevrilmesini talep ederken, kendi kurumlarımız aracılığıyla tersi bir çağrının parçası mı olacağız?
Boykot etmeye çağırıyoruz!
İnsanın kendi cinsi dışındaki canlılara yaşama alanı bırakmadığı, üzerlerinde hak iddia ettiği, ekonominin bir girdisine çevirdiği bir hâkim ideolojinin mimarlık anlayışını reddediyor, TMMOB Mimarlar Odası Gaziantep Şubesi yöneticisi meslektaşlarımızı bu yanlıştan dönmeye çağırıyoruz. TMMOB, tarihsel birikimiyle demokrasi ve yaşanabilir çevreler mücadelesinin önemli bir bileşenidir; bu mücadeleyi geri noktaya düşürmek yerine geliştirmeye dönük politikalar üretmek her biriminin görevi olmalıdır diye düşünüyoruz.
Bu vesile ile jüri üyesi meslektaşlarımız dahil tüm meslektaşlarımıza da, öneri nereden gelirse gelsin herhangi bir canlıyı tecrit eden tasarımları boykot etme çağrımızı tekrarlıyoruz!
Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi, 18 Mayıs 2020
(1) Alıntı yaptığımız söz, yakın zamanda kaybettiğimiz hayvan hakları aktivisti Burak Özgüner’e aittir.