İstanbul Boğazı’nın müthiş manzarasını bir de denizin altından görmek ister misiniz? Ben İstanbul Boğazı’nda dalmadım ama 2005’ten beri 250 dalışın büyük bölümünü İstanbul’da yapan Sualtı Temizlik Hareketi’nin envanterine baktım. Ne yazık ki Boğaz yukarıdan ne kadar müthiş görünüyorsa denizin altında da durum bir o kadar kötü. Çöp karıştırıcılığı yapınca görüyorsunuz ki atıklar da adeta semtlerin sosyo kültürel yapısını yansıtıyor. Seyyar satıcı cenneti Eminönü’nden seyyar tezgahı, Üsküdar sahillerinde muskalar; Karaköy sahilinde maket bıçakları var.
Hürriyet – 17 Ekim 2010

Sualtı Temizlik Hareketi (STH) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Tiryaki bir süredir Boğaz’da yaptıkları dalışların ana fikrini şöyle anlatıyor: “İnsanların yoğun olduğu noktalarda dalarak herkesin bildiğini sandığı deniz kirliliği kavramını somutlaştırmak istedik. Ne yazık ki, insan olan her yer kirli, sadece kirliliğin boyutları değişiyor. Tekneler en büyük kirletici. Attığınız her parça çöp, denizde canlılarının yaşam alanlarını yok ediyor. Oto lastiğinin çözünme süresi 450 yıl. Bunlar çözüldükçe çevrelerini zehirliyor.”
Peki denizden çıkarılanların hepsi denize bilinçli olarak mı atılıyor? Tiryaki, “Bir kamyon aküsünü de bir değil 2-3 kişi ancak taşıyabilir. Yani bu ağırlıkta bir şey kazara denize düşemez. 12 metrekare plastik döşeme uçmaz. Su altında bolca poşet ve ambalaj atığı görürsünüz bunların çoğu uçmuştur ama konumları itibariyle de bakarsanız panel radyatör gibi şeylerin denize düşürülmüş olması imkansız.”
STH’nin bu verileri elde ettiği yerlerin çoğu İstanbul’da dalış için uygun olan bölgeler. Yaptıkları dalışlar, temizleme değil örnekleme dalışları. Belli bir günde dalıyor ve çıkardıklarının envanterini tutuyorlar. Böylece bir sonraki dalışla arasındaki farkı karşılaştırma şansları oluyor. Harem’de yaptıklarıysa biraz daha farklı, orada uzun soluklu bir temizlik çalışması yürütülüyor.
Harem’de 15 bin parça
STH Harem dalışlarında buraya çekilen eski Karaköy iskelesinin büyük bölümünü denizin altından topladılar. Oturma gruplarından pisuvara kadar… Tekne ve gemilerden atılan, kablo, boya kutuları, akü, takoz olarak kullanılan lastiklerin yanı sıra avize, asker künyesi, otomobil jantı, röntgen filmi ve yılbaşı süsü bile bulundu. Harem’de dört haftalık dalışta 11 bin 503 katı atık çıkartıldı, sonra yapılan kontrol dalışlarıyla bu rakam 15 bini geçti.
Üsküdar’da büyük oranda eskiden bu sahilde bulunan restoran teknelerden atılan çöpler bulunmuş. Çaydanlık, tuzluk, kavanoz, tabak, TV sehpası, TV uzaktan kumandası, paspas, ve temizlik malzemeleri… Bunların yanı sıra büyü amaçlı kullandığı sanılan dört tane çene. Kapalı atılırsa kısmet kapadığına, açık atılırsa kısmet açtığına inanılan yedi tane asma kilit ve muskalar da ne yazık ki deniz altı çöplüğünde bir envanter öğesi. Harry Potter kitabı, Muazzez Ersoy kaseti, Bridget Jones filmi CD’leri, el arabası ve belediyenin sahile koyduğu beton saksılar bile su altında bulunmuş.
Kadıköy’de Akbil pasoları
Kadıköy’de Akbilleri çıkarılmış 22 tane paso toplu olarak denize atılmış. Tiryaki, “Belli ki oradaki bir görevli hemen iskelenin yanında bunları sallayıp atmış. Kadıköy’de radyatör, iki tane koyun çenesi, şişeler, koltuk değneği, iki tane Arapça muska, 12 tane de asma kilit bulunmuş.
Caddebostan’da 2006 dalışında bolca cam şişe, 180 poşet, bol bol da piknik tüketimi malzemeleri çıkmış. Bu bölge deniz kıyısına ne kadar poşet taşınırsa denize uçma veya atılma riskinin o kadar arttığının kanıtı gibi.
Ekip Suadiye’de genel olarak korunmuş bir görüntü görebilmiş. İlk yaptıkları dalışta 11 poşet, cips ambalajları, 12 metal çubuk, halat gibi atıklar bulmuşlar. 2006’da tekrar daldıklarında bu kez faks makinesi, paspas, 15 oto lastiği ve tekne malzemeleri bulmuşlar ancak bu bölgede kirlenmenin çok hızlı büyümediğini tespit etmişler.
2009’da yapılan dalışta görmüşler ki İstanbul’da daldıkları en temiz yer Kuzguncuk. Denizden 37 parça atık çıkarmışlar. Bunlar tahta parçası, cam şişe, rakı kadehi, sekiz adet kırık porselen tabak ve temizlik sopası.
En kozmopolit Eminönü
2006 yılında yapılan Eminönü dalışlarında, zabıtalar tarafından denize atılan seyyar el arabası ve kantarın dışında cep telefonu, ütü, şişeler, alyans, metal dirsek, tespih, sekiz tane cam blok, pense, kelepçe bulundu. 2008 dalışında çıkarılan bir oto lastiği, iki bisiklet, ferforje çiçeklik, nargile, dikiş makinesi, fırçalar, yangın söndürücü, demlik, oyuncak ve gazete standı da tam Eminönü’nün özeti gibiydi.
Ekip Karaköy’e 2005’ten beri hemen her yıl daldı. Karaköy’de en belirgin kirlilik dibe takılıp kopan oltalarla oluşan olta ormanı. Bu oltalar dipten geçen balıkları öldürüyor. Binlerce olta kurşunu, zoka ve bolca misina da dipte yatıyor. İçki şişeleri, cam kesmede kullanılan elmas, fayans, tenis raketi, mikrofon, manikür takımı, radyo, tabanca, bacasıyla birlikte atılmış bir ızgara, saat, nargile, çekiç, nüfus cüzdanı, falçata, cep telefonu ve hırsızların içindeki alıp denize attığı düşünülen çok sayıda cüzdan dışında bir de İncil çıkarılmış.
Beşiktaş’ın iki noktasında dört dalış yapan ekip bol bol jilet bulmuş. Burada da dört çene, bir muska, cep telefonu, içki şişeleri, 100 kadar da oto lastiği bulunmuş.
Bebek’te köpek tasması
Ortaköy’de bu güne kadar sekiz dalış yapmışlar. Buradan çıkanlar arasında da pisuvar, toplu atılmış market raf etiketleri, belediyenin deniz kenarına koyduğu oturma bankı, okul sırası, iki metrekarelik cam, iki tane büyük saksı var. Alacakların yazıldığı bir borç defterinin de illegal hesaplara ait olduğu sanılıyor.
Bebek Parkı’nın önünde yapılan dalışta teknelerden atıldığı tahmin edilen üç akü, altında beton ayaklarıyla birlikte denize atılmış bir oturma bankı, mala, spatula, çaydanlık, köpek tasması, bir çuval midye kabuğu, pantolon ve havlu bulunmuş.
Foça da Harem gibi
STH’nin Türkiye’nin başka sahillerinde yaptığı dalışlarda da durum çok farklı değil. Didim Altınkum’da sadece dört kişilik ekiple yapılan dalışta 600’ün üzerinde çöp çıkarılmış. Özellikle teknelerin park ettiği bölgelerin altı çok kötü durumda.
Foça’da da, İstanbul Harem’e denk bir görüntü var; 10 bin parça çöp çıkarılmış. Çanakkale liman bölgesi yine İstanbul’u aratmayacak kadar kirli.
