Evet. Yunus, balina, deniz aslanı ve fok gibi bazı deniz memelileri, yunus gösterisi ve yunusla terapi aldatmacası gibi esaret endüstrisine ek olarak askeriye tarafından da dünyanın farklı bölgelerinde tutsak ediliyor ve sömürülüyor.
Özellikle afalina türü yunuslar ve belugalar, “düşman”ları ve mayın gibi patlayıcıları sualtında tespit etmek ve onlara karşı savunma geliştirmek için ağırlıklı olarak Rusya ve ABD orduları tarafından sömürülüyor, işkence görüyor.
Bu korkunç prosedür, hem Vietnam savaşında hem de Basra Körfezi’nde donanma gemilerini, gemilere patlayıcı yerleştirmek isteyen düşman yüzücülerden korumak için kullanıldı. Günümüzde hala deniz memelileri gelişmiş teknolojilerin varlığına rağmen insan menfaati için aktif savaş hallerinde ve savunma amaçlı ordular tarafından sömürüye maruz bırakılıyor.
Daha ayrıntılı bilgi, Pınar Yeğiner Köken tarafından çevirisi ve düzenlemesi yapılan aşağıdaki derlememizde.
Yunusları ordu için “eğitme” fikri
Topol-M, Yars ve Bulava stratejik füzelerinin geliştiricisi Valentin Smirnov, Russia Beyond’a 1980’lerde Medvedka denizaltı savunma sisteminin testleri sırasında tasarımcıların torpido füzelerinden birini “yanlış yere koyduğunu” söyledi. Füze, telemetrik ekipmanla birlikte varsayılan hedef alanında yüzeye çıkmak yerine battı.
Dalgıçlar, test sahasında deniz tabanındaki bir sualtı enkazı arasında onu bulamadı. Tasarımcılar ordu tarafından sorumlu tutulacağı için yeni geliştirilen silah sualtında bırakılamazdı. Sonra denizcilerden biri okyanus akvaryumu ile iletişime geçmeyi önerdi.
Smirnov, birçok insanın bu öneriye güldüğünü hatırlıyor. Ancak durum umutsuz olduğu için tasarımcılar bu tavsiyeyi denemeye karar verdi. Şaşırtıcı bir şekilde bir yunus birkaç dakika içinde batık torpidoyu buldu ve hatta ona bir kaldırma kablosu bağladı.
60’lardan günümüze ABD Donanmasındaki hayvanlar
1960’ların başında ABD Donanması, deniz memelilerini sualtındaki nesneleri almak ve güvenlikten sızan yüzücüleri tespit etmek için eğitmeye başladı.
Yunus ve balinaların son derece hassas aktif sonarlara sahip olması askeri kullanım için hedef olmalarına neden oldu. Ayrıca yüksek zeka seviyeleri nedeniyle deniz memelileri, edimsel koşullandırma (ödül ve ceza sistemi) yöntemleri kullanılarak nesneleri tanımak, sualtına dalarak almak ve hatta yüzücüleri yüzeye sürüklemek için işkence olarak nitelendirilebilecek eğitimlere maruz bırakıldı.
Örneğin; Seattle’dan sadece 20 mil uzaklıkta bulunan Kitsap Deniz Üssü, ABD ulusal güvenliği için “ilk savunma hattı” olarak nitelendirilen ABD Donanması’nın yunuslarını tutsak ediyor.
Donanma daha önce; Cam Ranh Körfezi, Vietnam ve Bahreyn’deki gemileri korumak ve Basra Körfezi ile Irak’ın Um Kasr limanındaki deniz mayınlarını aramak ve işaretlemek için yunusları ve fokları görevlendirmişti.
Yunuslar mayınların şeklini tanımak ama onlara dokunmamak için eğitilmişlerdi. Mayınları tespit ettikten sonra insanlara geri dönüyor, onlardan yüzer işaretçiler alıyor ve tehlikeli bölgeyi etiketlemek için bu işaretçileri mayınların dibinde bırakıp geri dönüyorlardı. Bu şekilde robotlaştırılmışlardı.
Bugün, San Diego merkezli ABD Donanması Deniz Memelileri Programı’nda (NMMP), Soğuk Savaş dönemindekinin yarısı kadar olan 75 yunus ve 30 fok tutsak ediliyor. Denizden son canlı yakalamaların 1989’da gerçekleştiği biliniyor.
Washington‘daki Bangor üssü, şu anda dünyanın en büyük nükleer silah sahasına ev sahipliği yaptığı için, deniz tarafı da dahil olmak üzere her yönden korunmaya ihtiyacı olan bir bölge olarak görülüyor. Donanmanın yunus ve foklardan oluşan “birlikleri” burada devreye giriyor. Donanma sözcüsü Chris Haley, 2010’dan beri hayvanların, 9 bin 962 nükleer savaş başlığının yaklaşık %25’ini elinde tutan stokların etrafındaki suları savunduklarını söylüyor.
2014 yılında ABD donanması mayın tespiti için sualtı robotlarının kullanımını araştırmaya başladı. 1992’de ABD Kongresi, donanmaya yunusların yeniden doğaya nasıl salıverileceğine dair prosedürler geliştirmek için 500 bin dolar harcama talimatı vermişti.
60’lardan günümüzde Rusya donanmasındaki hayvanlar
1965’te Sovyet Donanması ise Karadeniz’de, Kırım Yarımadası’ndaki Sivastopol yakınlarında kendi deniz programını açarak ABD’ye karşılık verdi. Arktik Okyanusu’ndaki ikinci merkez olan Murmansk Deniz Biyolojisi Enstitüsü de 1984’te açıldı.
1976 tarihli bir CIA raporu, Sovyet deniz memelileri programının başlangıçta ciddi bilimsel uzmanlık eksikliği yaşadığını ortaya koyuyor.
Rapor; yunusların çözülmemiş ve donmuş balıklarla beslenmekten, koruyucu tıbbi bakım eksikliğinden ve yetersiz çevresel koşullar sebebiyle sürüler halinde öldüğünü yazıyor. Rapora göre, 47 yunustan sadece ikisi tesise taşınırken sağ kalabildi. 1974’e gelindiğinde ise, hayatta kalan 15 yunustan sadece ikisi sağ kalıp eğitime devam edebildi.
Rapor, Sovyet akademisyenlerinin ödül-ceza tekniklerine aşina olmadıklarını ve bunun yerine Pavlov yöntemlerini (klasik koşullandırma) kullandıklarını iddia ediyor. Bu süreçte Sovyet Donanması, yunusları eğitmek için “sert oyun” tekniklerini kullanan sirk görevlilerini işe aldı.
Rusya Bilimler Akademisi Güney Bilim Merkezi’nde görevli olan Gennady Matishov, Kuzey Filosu tarafından geliştirilen başka bir savunma planını şöyle anlatıyor: “Deniz komutanlığı, beyaz balinaları körfez girişlerine nöbetçi olarak yerleştirmeyi düşünüyordu. Bir düşman tespit ettiklerinde, ölümcül fokları kafeslerinden serbest bırakacak olan sirk çalışanlarına bildireceklerdi. Ana görevleri, filonun ana üssünün sularını sualtı sabotajcılarına karşı korumaktı.
Örneğin; afalina türü yunuslar körfezin girişinde dolanır ve bir davetsiz misafir tespit ettiklerinde hemen kıyı gözetleme noktasındaki operatöre sinyal verir. Bu aşamadan sonra gelebilecek komuta bağlı olarak harekete geçen afalinalar bir düşmanı kendi başlarına öldürme yeteneğine bile sahiptir.
Ayrıca en fazla 120 metre derinlikte yatan torpido, mayın ve diğer batık mühimmatı aramak için eğitilmişlerdir. Hayvana, herhangi bir nesneyi göstermek yeterlidir.”
Ayrıca dalgıçlarla birlikte çok iyi “çalıştıklarını” söyleyen Matishov, alet alıp taşıyabildiklerini ve kaptanları deniz komandolarının saldırılarına karşı koruyabildiklerini söylüyor.
Ancak SSCB’nin o dönemlerde okyanus dibindeki kesin durumu gerçek zamanlı olarak iletebilecek hiçbir ekipmanı yoktu ve beyaz balinaların (beluga) ülkenin Kuzey Filosu sularında hizmet için uygun olmadığını iddia ettiler. Sonuç olarak ordu belugalardan vazgeçti ve tamamen foklara odaklandı.
“Katil” ve “kamikaze” yunuslar yetiştirmek
ABD Deniz Kuvvetleri zaman içinde işkence dolu eğitimler sırasında farklı bir öldürme mekanizması geliştirdi: Yunusun burnunun üzerine, sıkıştırılmış gazla dolu hipodermik iğneler yerleştirmek. Yunuslar bu süreçte, ölümcül sonuçlara yol açan bir emboliye neden olan iğneleri atmak ve enjekte etmek için eğitildi.
Ayrıca Rusya’nın, düşman denizaltılarına limpet mayınları yerleştirmek için “kamikaze yunuslar” eğittiği bildiriliyor.
Eski operatör Albay Victor Baranets BBC’ye, Sovyet ve Amerikan denizaltılarının pervane seslerini ayırt etmek için yunusların eğitildiğini söyledi. Belki de Sovyetlerin taarruz konuşlandırma konsepti vardı: Russian Beyond’da köşe yazarı olan Nikolai Litovkin, “afalina türü yunusların, ‘özel kuvvetlerin’ görevlerini yerine getirmeleri için helikopterler ile havadan atılmak üzere eğitildiğini” iddia ediyor.
İran, Ukrayna ve Kuzey Kore de vahşeti sürdürüyor
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Kırım merkezli muharebe yunus programı Ukrayna’ya geçti.
Programın yöneticisi Boris Zhurid, yunusları ve diğer memelilerini, sırtlarına bağlı zıpkınlarla düşman kurbağa adamlara saldırmak ve onları yakalamak üzere yüzeye sürüklemek için eğitti. Eğitimler aynı zamanda, mayın taşıyan düşman gemilerine karşı kamikaze saldırıları gerçekleştirmeyi de kapsıyordu. Buna göre yunuslar, gövdesiyle temas halinde bir gemiyi patlatacak şekilde görevlendirildi.
2001’de hayvanları, onlara uygun bakımı sağlayacak mali güce sahip olmadığını iddia ederek İran’a sattı. Bir beyaz balina, dört afalina, mors ve fok da dahil olmak üzere 26 hayvan, Rus kargo uçağıyla İran’a nakledildi.
İran’ın deniz memelileri için askeri bir kullanımı araştırıp araştırmadığı belli değil. Büyük olasılıkla Ukrayna’dan gelen yunuslar, Kish Adası yunus parkı tarafından gösteriler için satın alınanlar arasındaydı. İran’ın Basra Körfezi’ne bakan dar ve uzun sahil şeridi, bu tür deniz operasyonlarını potansiyel olarak daha pratik hale getiriyor. Bu arada Tahran, yakın zamanda İsrail’i casusluk amaçlı kamera donanımlı bir yunus kullanmakla suçladı.
Balina ve Yunusları Koruma Derneği’nin (WDC) araştırmasına göre, dünya çapındaki akvaryumlara çok sayıda eski Sovyet askeri yunusu satıldı. Birçoğu satıldıkları yerde kötü koşullarda tutuldu ve çoğu yolda öldü.
2012’de Ukrayna, davetsiz düşman misafirlere “kafalarına sabitlenmiş özel bıçaklar veya tabancalar” ile saldırmak için eğitilmiş 10 yeni yunusla yunus savaş programını yeniden açtı. Sadece iki yıl sonra, Rus kuvvetleri Kırım Yarımadası’nı ele geçirdiğinde ve yunusları geri verme isteklerini reddettiğinde Kiev, programı ikinci kez kapatmak üzereydi.
Ukrayna’nın tutsak ettiği yunusların Rusların bakımı altında da açlıktan öldüğü belirtiliyor. Ukraynalı bir sözcü, “vatansever” yunusların (!) Ukraynalı bakıcılarına bağlılıkları nedeniyle “açlık grevine” gittiğini iddia ediyor. Rus kaynakları ise yunusların, Ukraynalıların kötü muamelesi nedeniyle öldüğünü veya başlangıçta programda hiç yunus kalmadığını iddia ediyor.
Sovyetler döneminde rafa kaldırılan “kamikaze yunus eğitimi projesi” 2016 yılında tekrar hayata geçirildi.
Rus hükümeti, yaşları üç ila beş arasında değişen üçü erkek ve ikisi dişi olan beş yunus için “kusursuz dişlere”, “kusursuz motor becerilere” sahip olan yunuslar için bir ihale yayınladı. İhalede yunusların “hava deliklerinin mukoza kaplı olmaması” gibi şartlar da koşulmuştu. Bu yunuslar sonunda Moskova Utrish Dolphinarium’dan 26 bin dolara satın alındı.
Kuzey Rusya’daki Murmansk’ta ve Kırım’daki Sivastopol’da deniz memelilerinin eğitimi için iki merkez olduğu biliniyor: Murmansk Deniz Biyolojisi Enstitüsü ve Sivastopol Okyanus Akvaryumu.
ABD Deniz Enstitüsü’nden (USNI) yeni bir rapor ise, Kuzey Kore’nin de benzer bir program geliştirdiğini aktarıyor. Kuzey Kore liman kenti Nampo’dan alınan uydu görüntüleri, Taedong Nehri’nin yukarı kısmında bir yeri işaret ediyor. Yunuslar, foklar ve hatta bazı balinalar, deniz tabanından ve başka yerlerden mühimmat almak gibi savaş dışı operasyonlar için eğitilmiş olsa da, Pyongyang’daki Kim rejimi gibi paranoyak bir hükümetin bunları yalnızca savunma için kullanmasının pek olası olmadığı düşünülüyor.
Tutsaklık ve sömürü etik bir sorundur
Nova Scotia’daki Dalhousie Üniversitesi’nde hayvan etiği çalışan Andrew Fenton, “Askerlik hizmetine gönüllü olarak katılan veya üzerlerinde deneyler yapılmasını kabul eden insanların aksine, hayvanların başka seçeneği yok”, diyor.
“Onları ihtiyaçlarımıza tabi tutuyoruz, çoğu zaman aşina oldukları ortamlardan koparıyor ve tanıdık olmayan ve muhtemelen stresli bir duruma sokuyoruz. Görevlere veya araştırmalara katılmaktan fayda sağlayıp sağlamadıkları hakkında hiçbir fikrimiz yok.”
Donanma bazen yunusları “sualtı gözetleme köpekleri” olarak tanımlasa da Fenton bu karşılaştırmayla ilgili şu soruna işaret ediyor: “Köpekler evcilleştirilmiştir. Yunuslar ise evcil değil yabanidir. İnsanlar köpekler için sosyal ve psikolojik açıdan zengin, hareketli bir dünya sağlayabilir, ancak aynısını yunuslar için yapmak çok daha zor ve karmaşıktır”. Özellikle de köpeklerle insanların 20 bin ila 40 bin yıl arasında uzun bir ilişkiye sahip olduğunu göz önünde bulundurunca, yunusların insan etkileşimine ve sömürüsüne bu denli maruz bırakılmasının tartışmaya çok açık olduğunu vurguluyor.
Yunusları “evcilleştirmenin” de, hayvanların dünyalarını ciddi şekilde daraltmak anlamına geldiğini, bunun da biyoetikte “zarar” olarak tanımlandığını söylüyor.
İnvaziv deneyler ve ömür boyu esaret ile fiziksel ve psikolojik işkence
Hayvanlara bunun için ödetilen bedel ise ömür boyu esaret altında tutulmaları, fiziksel ve psikolojik olarak hayvanlara zarar veren eğitimlerden geçirilmeleri.
Örneğin; 2003 Irak Savaşı sırasında Basra Körfezi’nde mayın bulmak için görevlendirilen afalina türü bir yunus olan Makai, hayvan hakları savunucuları tarafından 2016 ve 2017’de görüntülendi. Beş ay boyunca alınan video kayıtlarında yunusun hasta olduğu ve artık yüzemediği ortaya çıktı. Boğulmasını önlemek için veterinerler onu vücut yüzdürme cihazına yerleştirmişti. Kaydı yapan hayvan hakları savunucuları, birkaç ay sonra aynı kıyafetle kaplanmış başka bir yunus kaydetti. Makai’nin omurilik hastalığı vardı, bu da onu yüzemez ve nefes almak için dik bir pozisyonda suda tutamaz hale getirdi. Dört aylık bir süreç sonunda veteriner hekimler yunusu öldürme kararı verdi.
Video kayıtlatını alanlardan biri olan Michelle Bollo, hasta yunusların kasıtlı bir şekilde hayatta tutulduğunu, hasta yunus bakımı konusunda eğitim verebilmek için hayvanların bu şekilde yaşamaya zorlandığını vurguluyor. Bollo, “Yunuslar tüple besleniyordu ve onlara damar içinden sıvı veriliyordu. Arada hayvanlardan kan alıyorlardı,” diyor. İnsan kullanımı için eğitilmiş tutsak yunusların yaşam kalitelerinin olmadığını ve yunusların çilesini her gün izleyip filme almanın kendisini çok üzdüğünü de ekliyor.
Bir araştırma da, savunma amaçlı sömürülen yunusların işkenceye maruz bırakıldığını bir kez daha kanıtlıyor. Bu çalışmada donanmanın, afalina türü yunusları 0.2 °C soğuk suya maruz bırakarak metabolizmalarının ısınmak için ne kadar hızlı çalıştığını test ettiği aktarılıyor.
Georgia’daki Emory Üniversitesi’nde 20 yılını yunusları incelemeye adayan bilim insanı ve deniz memelisi uzmanı Dr. Lori Marino, San Diego Körfezi’nin ılık sularına alışmış donanma yunuslarının bu kadar soğuk suda strese girebileceğini söylüyor. Serbest dolaşan özgür yunusların aksine, kendilerini rahat hissettirecek noktalara kaçmak için hiçbir şansları olmadığını vurguluyor: “Onlara bir seçenek bırakılmıyor, mevcut deney ortamı dayatılıyor. Bu yunuslar adeta kapana kısılmış durumda.”
Başka bir çalışmada da yine ABD donanması, yunuslara damardan tuzlu su verdi ve vücudun bu tuzlu suyu nasıl işlediğini görmek istedi.
Ancak, insanlar gibi yunuslar da tuzlu su içmez, bu yüzden çok ciddi hasta olabilirler,” diyor Marino. Deniz suyunun yaşamı tehdit eden dehidrasyona (susuzluğa) ve vücutta diğer rahatsızlıklara neden olabileceğini de sözlerine ekliyor. Bu deneyi yapmanın bile anlamsız olduğunu vurgulayan Marino, doğal yaşam ortamlarında tuzlu su içme veya buna zorlanma gibi bir durumlarının olmayacağını da söylüyor.
Doğası gereği ordular gizliliğe önem verdiği için hayvanlara yönelik muamelelerinin tam kapsamı asla bilinemeyecektir. ABD ordusundaki yunusların video kaydını alan aktivistler, donanmada kullanılan yunusların bazen gizemli ve açıklanamayan sebeplerle öldüklerine dikkat çekiyor. Donanma yunusları ve deniz aslanlarının “olağandışı ölümlerini” listeleyen NOAA’nın Deniz Memelileri Envanteri Raporuna göre; boğulma, omurga kırılması, kafa travması, yabani yunus etkileşimi ile ilişkili travmatik beyin hasarı, anafilaksi, toksik şok ve elektrolit dengesizliği gibi ölüm sebepleri sıralanıyor. Bunlar şüpheli göründüğünden, aktivistler daha fazla bilgi talep ederek tam otopsi raporlarını istedi. Ancak tam otopsi başvuruları reddedildi.
Ordunun bu deneylerle ilgili açıklamalarında yunuslarda stres seviyesini belli edecek kortizol seviyelerinin düşük çıktığına dair savına karşı deniz memelisi uzmanı Dr. Lori Marino kortizol ölçümlerinin yanıltıcı olabileceğini söylüyor. Çünkü kortizol, yalnızca bir avcı tarafından takip edilmek gibi akut stres durumlarında zirve yapıyor.
Ancak Marino, “kronik stresin”, kortizolün bir memelinin kan dolaşımında sürekli olarak düşük seviyelerde dolaşmasına neden olacağını ve depresyon, kendine zarar verme davranışı (örneğin, beton tank duvarlarına çarpma) ve genel sağlık bozukluğu gibi uzun vadeli zararlara neden olabileceğini vurguluyor.
Gruplar halinde yaşayan ve uzun süreli bağlar ve bağlılıklar oluşturan son derece sosyal canlılar olan deniz memelileri için kronik stres; “Eksik aile üyelerinden, diğer yunuslarla sosyal etkileşim eksikliğinden ve üzerinde hiçbir kontrolleri olmayan eylemlere maruz bırakılmaktan kaynaklanabilir,” diyor.
–
Kaynaklar: Hakai Magazine, National Interest, BBC, military.com, haberler.com, Russia Beyond, CNN, Popular Mechanics