Yunus tıpkı balina gibi, balık değil, memelidir.
Yunuslar halk arasında, yunus parkı sahiplerinin demeçlerinde, eski bilimsel makalelerde ve ilgili resmi kurumlardan gelen yazılarda dahi çoğu zaman bilinçsizce “yunus balığı” olarak anılırlar. Hatta gümrük belgelerinin bazılarında bilinçli bir şekilde, özellikle yasal boşlukları doldurma ve yanıltma amaçlı “yunus balığı” olarak eklendikleri görülmüştür. Tıpkı, deniz memelisi olan foklara ve morslara hatalı bir şekilde “fok balığı” veya “ayı balığı” dendiği gibi…
Oysa yunuslar, “memeliler” (mammal) sınıfı ve “setase” (cetacea) takımı içinde yer alır. Bu nedenle yunuslar ve balinalar için, “balık” sözcüğü kullanılmamalıdır.
Yunuslar:
- Akciğerleriyle solunum yaparlar; solungaçları yoktur. Soluk alabilmek için suyun yüzeyine çıkarlar ve avlanabilmek için dalarlar.
- Sıcakkanlı hayvanlardır; vücut ısıları sabittir.
- Canlı doğum yaparlar ve yavrularını emzirirler.
- Beyinleri, sinir sistemleri ve sosyal örgütlenmeleri oldukça gelişmiştir.
Ancak diğer birçok memelinin aksine, yunusların tüyleri yoktur. Yalnızca rostrum bölgesindeki ince tüyler de, doğumdan hemen önce veya hemen sonra dökülürler.
Hem solungaçlara, hem de akciğer benzeri organlara sahip “akciğerli balıklar” olsa da, hatta “yürüyen akciğerli balık” haberleri son zamanlarda evrim sürecine ışık tutsa da, yukarıdaki birçok nedenden dolayı, yunusların balık değil, memeli olduğu gerçeği uzun bir zaman daha değişmeyecek gibi. Evrim bilgisine haksızlık etmemek, hatalı kullanımları sürdürmemek adına, yunuslara artık “balık” demeyeceğimiz günlere…
Konumuzla doğrudan bağlantılı olmasa da yeri gelmişken belirtmekte fayda görüyoruz: Bir yunusun yaşam hakkıyla bir balığın yaşam hakkı arasında fark görmüyoruz. Balıkçılık faaliyetlerinden tematik akvaryumlara kadar milyonlarcasının insan sömürüsünden kurtulacağı bir dünya için mücadele ediyoruz.