KAMUOYUNA DUYURU
Son yıllarda medyada Karadeniz ve Marmara denizinde yunusların çok arttığı yönünde balıkçı kooperatifleri kaynaklı haberler çıkmaktadır. Anlaşıldığı üzere, yunus avcılığına izin verilmesi amacıyla lobi faaliyetlerin bir parçası olan bu açıklamalar asılsız iddia ve yanlış bilgilerle doludur. Ne yazık ki, ekmeğini denizden çıkartan balıkçılarımızı temsil eden kooperatif başkanları, geleceğe yönelik ve türlerin korunması konusunda hiçbir sorumluluk hissetmedikleri gibi, yanlış ve bilimsel verilere dayanmayan bilgilerle kamuoyunu ve devlet yetkililerini de yanlış yönlendirmeye çalışmaktadırlar.
Her şeyden önce hangi yunus türlerinden bahsettikleri belli değildir. Karadeniz’de cetacea takımına ait üç tür yaşamaktadır. Bunlar; mutur (Phocoena phocoena relicta), afalina (Tursiops truncatus) ve tırtak (Delphinus delphis)’tır. Bununla birlikte balık stoklarının yoğun av verdiği dönemlerde yunuslara yönelik bu tür şikayetler olmazken, balık az olduğu zamanlarda yunuslara yüklenilmesi dikkat çekicidir. Oysa denizdeki balık miktarını belirleyen doğal yıllık ya da mevsimsel değişimler, kirlilik, toksin üreten planktonlardan kaynaklanan kızıl gel-gitler, vb. gibi birçok faktör vardır.
Kamuoyuna bilinçli olarak yanlış aktarılan konu başlıkları ve bu hatalı söylemlere karşı gerçekleri yansıtan bilimsel açıklamalar şu şekildedir:
* Yunuslar balık değil, bizler gibi memeli oldukları için balıklar gibi binlerce yumurta bırakarak üremezler. Dolayısıyla yunusların denizlerimizde “anormal artmaları” mümkün değildir.
Açıklamalarda geçen “Yunus balığı popülasyonu normalin çok üzerine çıktığı için balıkçılığı tehdit etmeye başladı” ibaresi bilimsel gerçekleri yansıtmamaktadır. Üstelik ‘yunus balığı’ ifadesi açıklama yapanların konuya olan uzaklığının da bir işaretidir. Yunuslar balık değil, bizler gibi memelidir. Dolayısıyla balıklar gibi binlerce yumurta bırakarak üremezler. İnsanlar gibi çiftleşir, yavrularını 9 ay karınlarında taşırlar, her batında tek bir yavru dünyaya getirir ve doğumdan sonra da yavrularını emzirerek büyütürler. Örneğin afalinalar 2 ila 6 yılda bir doğum yapar, yavrularını 1.5-2 yıl süreyle emzirirler. Dişiler cinsel olgunluğa 5-13, erkekler ise 9-14 yaşında ulaşır; 25-30 yıl yaşarlar. Yani yunusların denizlerimizde “anormal artmaları” mümkün değildir. Üreme zamanı tırtaklar yaklaşık 1000 bireylik sürüler oluşturur. Ancak bu, gen havuzunu arttırmak için bölgedeki grupların birleşmesiyle oluşur.
* Sadece 1970 ile 1983 yılları arasında Türkiye’de 25.678 ton yunus avlanmıştır. Geçmişte yapılan ticari yunus avcılığı, Karadeniz’de yaşayan yunus türlerinin popülasyonlarındaki azalmanın en önemli nedenidir.
Açıklamalarda “Uluslararası anlaşmalar gereği avlanması 1970’li yıllardan beri yasak olan yunus balığı…” diye başlayan cümle de hatalı bilgiler içermektedir. Karadeniz’deki kitlesel yunus avcılığı, 1930 ve 1950’lerde zirve yapmış, 1966’da SSCB, Bulgaristan ve Romanya’da, 1983’te ise Türkiye’de yasaklanmıştır. Ancak yasağın başladığı 1983 yılından 1991 yılına kadar zaman zaman kaçak öldürme vakaları bildirilmiştir. Sadece 1970 ile 1983 yılları arasında Türkiye’de 25.678 ton yunus avlanmıştır. 20. yüzyılda Karadeniz’de Rus İmparatorluğu ve SSCB tarafından üç yunus türünden 1,5 milyon, diğer ülkelerle birlikte 4-5 milyon adet avlandığı tahmin edilmektedir. Bu yok edici aşırı avcılık nedeni ile yunus popülasyonları aşırı derece tahrip edilmiş ve nesli tehlike altına girmiştir. Geçmişte yapılan ticari yunus avcılığı, Karadeniz’de yaşayan yunus türlerinin popülasyonlarındaki azalmanın en önemli nedenidir.
* Karadeniz’de milyonlarca yunus yoktur.
Yine açıklamalarda yer alan “Karadeniz’de yunus balığı sayısının 3-5 milyon arasında olduğu…” ifadesi hiçbir bilimsel temele ve araştırmaya dayanmamaktadır. Bir günde katedebildikleri mesafe göz önüne alındığında yunusların popülasyon büyüklüklerinin belirlenmesi oldukça zordur. Bölgesel yapılan bir çalışmanın tüm Karadeniz’e projeksiyonlanması gerçeği yansıtmaz. Dolayısıyla ancak Karadeniz’e kıyısı olan 6 ülkenin tam katılımı ile bu sayımın gerçekleştirilmesi gerekir. Ancak bu proje için son 10 yıldır gerekli bütçe sağlanamamıştır. 2013 yazında ise Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’ndan (TÜDAV) araştırmacıların da katıldığı Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna kara suları ve münhasır ekonomik bölgeleri içerisinde (120.000 km2, Karadeniz’in yaklaşık dörtte biri) gemi ve uçakla bir araştırma yapılmıştır, ancak sonuçları 2014 yılında yayınlanacaktır. Her ne kadar Karadeniz’de yunus popülasyonların miktarı kesin olarak bilinmese de, son araştırmalar ile Afalina için birkaç bin, mutur için birkaç bin ile onbinler, tırtak için ise birkaç onbin rakamları telaffuz edilmektedir. Dolayısıyla milyonlarca yunus yoktur.
* 40 m’lik bir gırgır teknesi günde en az 4-6 ton hamsi avlarken, yunusun yediği balık bu rakamla karşılaştıralamaz.
“Her bir yunusun günde ortalama 25-30 kilo hamsi tükettiği…” ile başlayan açıklamalar orantısız bir hesabı ortaya koymaktadır.
Ortalama 40m boyunda bir gırgır teknesinin sadece bir seferde en az 4 ila 6 ton hamsi avladığını gayet iyi bilen bir kooperatif başkanın yunusun midesindeki balığı çok bulması hayli düşündürücü ve abesle iştigaldir. Belirtilen rakamların gerçekle alakası yoktur. Türüne göre değişmekle birlikte bir yunus bir günde kendi ağırlığının ortalama %2 ila 5’i kadar balık avlar (yaklaşık mutur 1kg, tırtak 3kg, afalina 7.5kg gibi). O da ancak bulursa… Bu miktar zamana ve yere göre değişir. Balık bulamadığı zaman kendi yağ dokusundan vücut ihtiyaçları karşılanır. Ayrıca mide içeriği çalışmalarına göre Karadeniz’de midesi bomboş ve plastik torba dolu yunuslar da bulmaktayız.
* Karadeniz havzasındaki yunuslar, insan kaynaklı müdahaleler nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Dip uzatma ağları ile yapılan avcılık nedeniyle her yıl yaklaşık 3.000 mutur ve afalina türü yunus ölmektedir.
“Yunus balıklarını avlayan başka bir tür olmadığından…” ibaresi hatalıdır çünkü yunusları öldüren tür insandır. Halen Karadeniz’de yunus popülasyonlarını tehdit eden faktörler; tesadüfi ağa yakalanma (bycatch), habitat kaybının neden olduğu besin azalması, deniz kirliliği ve salgın hastalık sonucu kitlesel ölümlerdir. Tesadüfi ağa yakalanma, deniz memelilerinin birçok türü için en önemli insan kaynaklı ölüm nedenidir. Özellikle dip uzatma ağları ile yapılan avcılık nedeniyle Karadeniz’de her yıl yaklaşık 3.000 mutur ve afalina türü yunus ölmektedir. Kalkan balıkçılığının yapıldığı bahar ve yaz başı muturların doğum ve yavru bakım zamanları ile çakışmaktadır. Bu ağlarda ölen dişi bireylerin yavruları ise bir ay sonra açlıktan ölerek karaya vurmaktadır. Ayrıca besin azlığı ve kirlenme nedeni ile yunusların hassas bağışıklık sistemi çökerek yunuslar hastalanmakta, 2003 ve 2009 yılında da olduğu gibi zaman zaman nedeni anlaşılamayan kitlesel yunus ölümleri görülmektedir. 2003-2012 yılları arasında sadece Batı Karadeniz’de 647 adet ölü ve canlı yunus karaya vurma vakası tespit edilmiştir.
* Yunus yağının faydadan çok insan sağlığını zararı vardır. Yunuslar kara memelileri gibi aldıkları ağır metal ve kimyasalları vücutlarından atamazlar ve bunlar yağ dokularında birikir.
“Yunus yağının insan ve çocuk gelişimi açısından tüketilmesinde birçok fayda vardır” açıklaması, yine yunus avcılığına yeniden izin verilmesi için öne sürülen temelsiz bir söylemdir. Kılları olmayan memeliler olarak yunuslar kara memelileri gibi aldıkları ağır metal ve kimyasalları vücutlarından atamazlar ve bunlar yağ dokularında birikir. 1990’da yapılan araştırmalara göre Karadeniz muturlarının vücutlarındaki DDT ve HCH gibi tarım ilacı kalıntıları dünyanın diğer denizlerinde yaşayan muturlara göre oldukça yüksektir. Dolayısıyla yunus yağının faydadan çok insan sağlığına zararı vardır. Ayrıca bu çağda petrol ve plastik kaynaklı ürünler bu kadar yaygınken, yunus yağının sanayide kullanılması gereksiz ve işlevsizdir.
* Balıkların sonunu getiren ve balıkçıya asıl zarar veren, aşırı avlanma, hatalı balıkçılık politikaları ve kirlilik. Yunuslar bu denizin çobanı, yunus yoksa balık da yok!
“Yunuslar ağlarımızı yiyor” balıkçılar tarafından dile getirilen afalinaların ağlardaki balıklara saldırması yaygın bir şikayettir ve doğrudur. Ancak bu sorunu yaratan afalinalar değil bizleriz. 20-30 yıl önce böyle bir etkileşim görülmüyordu. Aşırı balıkçılık, kirlilik ve hatalı, kısa vadeli balıkçılık politikalarından dolayı balık stoklarını biz bitirdik. Yarı kapalı bir denize 65m balıkçı teknesi yaparken geleceği düşünmedik. Şimdi endüstriyel balıkçılığın yarattığı sorunun cezasını ne yazık ki küçük kıyı balıkçısı çekiyor. Ve sadece bizde değil tüm Akdeniz’de bu sorun yaşanıyor. Esas ağın etrafına daha geniş gözlü başka bir koruma ağı kurmak bazı bölgelerde işe yarıyor. Yunuslar bu denizin çobanıdır. Yunus yoksa balık da yok!
SONUÇ OLARAK:
* Yunus avcılığın Türkiye denizlerinde yasaklandığı 1983 yılından itibaren popülasyonların kendini toparlaması mümkün değildir. Tırtak ve afalinaların son 30 yılda popülasyon miktarının artış trendine girdiği tahmin edilse de, toplu ölümler ve besin kıtlığı nedeni ile bu artış düşüktür. Muturlar için ise tesadüfi ağa yakalanma ve habitat kaybı nedeni ile bir iyileşmeden bahsetmek mümkün değildir.
* Ancak ekosistemin bütün parçalarını koruyarak biyoçeşitliliği koruyabiliriz. Karadeniz’de 1970’lerde 26 ticari öneme sahip balık varken bu sayı bugün 6’ya düşmüştür. Besin zincirinin en tepesindeki yunuslar ekosistemin sağlığı konusunda gösterge türlerdir. Yunusların azalması sürdürülebilir balıkçılığa ve tüm ekosisteme zarar verir. Ayrıca yunuslar daha çok yaşlı ve hasta balıkları yedikleri için, balık popülasyonlarının hastalanmasını azaltır ve üreme başarılarını arttırır.
* Yunus türlerinin avlanması 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’na göre yasaktır. Ülkemiz, Barcelona, Bern, CITES gibi uluslararası sözleşmelere taraf olmuş, ACCOBAMS sözleşmesi ise imzalanmak üzeredir. Bu anlaşmalara göre yunus türleri “kesinlikle korunan türler (strictly protected species)” olarak tanımlanmış, Karadeniz popülasyonları IUCN kırmızı listesinde (mutur ve afalina nesli tehlike altında EN, tırtak hassas olarak VU) yer almaktadırlar. “Karadeniz Yunuslarını Koruma Planı” 2006’da ve “Karadeniz’in Çevresinin Koruması ve Rehabilitasyonu Stratejik Eylem Planı” da 2009’da başlamıştır. Yani hiçbir koşulda yunusların avlanmasının önünün açılması yasal ve bilimsel olarak mümkün değildir.
* Balıkçılık otoritelerinin sağduyu ile açıklama yapmaları, bunları haberleştiren medya mensuplarının da uzman görüşü almadan yayınlamamaları kamuoyunu yanlış bilgilendirmemek adına elzemdir.
* Balıkçılık kooperatiflerinin yunusları rahat bırakıp balıkçılığımızın esas sorunları olan aşırı avcılık, av yasaklarına uyulmaması, üreme boyuna gelmemiş yavru balık avcılığı ve kirlilik gibi konular üzerine açıklamalar yapacakları ve Karadeniz’de halen mevcut olmayan Deniz Koruma Alanları talep edecekleri günleri hep beraber görme ümidiyle, Türk Deniz Araştırmaları Vakfı olarak konunun her zaman takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyururuz.
30 Eylül 2013
Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV)
Kaynak: TÜDAV – Yunus yoksa balık da yok!
Başlıca Kaynaklar
Birkun A. Jr. 2008. The state of cetacean populations. (ed. T. Oğuz), State of the Environment of the Black Sea (2001-2006/7). Publication of the Commission on the Protection of the Black Sea Against Pollution (BSC), Istanbul, Turkey, pp. 365-395.
Bjørge A., Brownell Jr R.L., Donovan G.P., Perrin W.F. 1994. Significant direct and incidental catches of small cetaceans. (eds., W.F. Perrin, G.P. Donovan, J. Barlow) Gillnets and Cetaceans. Reports of the International Whaling Commission (Special Issue) 15, Cambridge, 629 p.
Öztürk A.A., Tonay A.M., Raykov V., Dede A. 2012. High mortality of harbour porpoise neonates in the southwestern Black Sea in 2010 and 2011. Abstract book of 26th Annual Conf. European Cetacean Society, Galway, Ireland. 90pp.
Öztürk B. 1996. Balinalar ve Yunuslar, Setelojiye Giriş. Anahtar Kitapları Yayınevi, Istanbul. 136p.(in Turkish)
Öztürk B. (Ed.) 1999. Black Sea Biological Diversity: Turkey. GEF Black Sea Environmental Programme, United National Publications, Newyork.27-35pp.
Tonay A.M., Öztürk B. 2003. Cetacean bycatches in turbot fishery on the western coast of the Turkish Black Sea. In Oray I.K., Çelikkale M.S., Özdemir G. (eds) International Symposium of Fisheries and Zoology (In memory of Ord. Prof. Dr. Curt KOSSWIG in His 100th Birth Anniversary), Istanbul, pp. 131 – 138.
Tonay A. M., Dede A., Öztürk A.A., Öztürk B. 2007. Stomach content of harbour porpoises (Phocoena phocoena) from the Turkish western Black Sea in spring and early Summer. Rapp. Comm. int. Mer Médit., 38: 616.
Tonay A.M., Dede A., Öztürk A.A., Ercan D., Fernández A. 2012. Unusual mass mortality of cetaceans on the coast of the Turkish Western Black Sea in summer 2009. J. Black Sea/Mediterr. Environ. 18:65-75
Tonay A.M., Dede A., Öztürk A.A., Öztürk B. 2012. Cetacean strandings in the Turkish Western Black Sea coast during 2007-2009. J. Black Sea/Mediterr. Environ. 18 (2):246-250
Tonay A.M., Öztürk A.A. 2012. Historical records of cetacean fishery in the Turkish seas. J. Black Sea/Mediterr. Environ. 18(3): 388-399.
Tonay A.M., Dede A., Öztürk A.A. 2013. 2003-2012 yılları arasında Türkiye’nin Batı Karadeniz kıyılarında karaya vuran yunusları izleme çalışmaları. 17. Ulusal Su Ürünleri Sempozyumu. 3-6 Eylül 2013, İstanbul.
Yel M., Özdemar E., Amaha A., Miyazaki N. 1996. Some aspects of dolphin fishery on the Turkish Coast of the Black Sea. In: (ed., B. Öztürk), Proceedings of the First International Symposium on the Marine Mammals of the Black Sea, İstanbul, pp. 31-40.
Zaitsev Yu., Mamaev V. 1997. Marine biological diversity in the Black Sea. A study of change and decline. Black Sea Environmental Series, Vol. 3. United Nations Publications, Newyork. ISBN 92-1-126042-6