Yunuslara Özgürlük Platformu olarak Şubat 2011’de eski yunus eğitmeni Melisa Sevim ile yaptığımız röportaj (EN & FR).
Melisa Sevim’i, Taiji ve yunus parkları hakkında hazırladığı “Madalyonun Öteki Yüzü: Deniz Parkları” adlı video sayesinde tanıdık. Eski bir yunus eğitmeni olarak, geçmişte bıraktığı mesleği değerlendirirken deniz memelileri ile ilgili yeni hedeflerini Yunuslara Özgürlük Platformu’na anlattı ve sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
Merhaba Melisa. Bize kendinden bahseder misin biraz?
Merhaba, ben Su Ürünleri Mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. 21 yaşındayım. Eski bir yunus antrenörüyüm. Buna yunus eğitmeni ya da bakıcısı da denir.
Yunus eğitmenliği nedir? Bize biraz anlatır mısın?
Yunus eğitmenleri, çoğu zaman daha yakalama aşamasında yunusların hayatına girer. Yakalamada destek ve yardım amaçlı bulunurlar.
Ardından havuzlara getirilen yunusları önce ölü balık yemeye, daha sonra da insanlarla iletişim kurmaya alıştırırlar.
Onların tüm bakımını üstlenerek, onları şov ya da terapi gibi programlar için eğitmeye başlarlar. En çok Meksika, daha sonra Rusya, Ukrayna ve İspanya’dan insanlar vardır bu sektörde.
Yunus eğitmenliğinin bir okulu var mı peki? Kim, nasıl eğitmen olabiliyor?
California’da “Moorpark College’s Exotic Animal Training and Management (EATM)” isimli iki yıllık bir program var. Fakat bu, yunus eğitmenliğini tam olarak karşılamıyor. Meksika’da “ABC Animal Training” adında bir kurum var. Onlar 1 haftalık, bazen bir 1 aylık kurslar açabiliyorlar. Ama daha çok tecrübe ile öğrenilen ve diploma yerine referanslarla hareket edilen bir iş.
Bu işi seçme nedenin neydi? Nasıl bir tecrübe oldu senin için?
Çocukluğumdan beri deniz memelileri ile bir arada olmayı ve onlarla çalışmayı hayal ettim. Daha böyle bir meslek ortada yokken bile, ben bunun hayalini kuruyordum. Yunus eğitmenliği yaptığım dönemde bunu mesai saatleri dahilinde yapılan bir iş olarak görmedim. Sabahın erken saatlerinden gecenin bir vaktine kadar yunusları izleyerek, iyi olup olup olmadıklarını kontrol ederek, onlarla ilgilenerek geçirdim vaktimi.
Fakat daha sonra dayanamadığım, kaldıramadığım şeylere şahit oldum ve “yeter” diyerek deniz memelileri ile daha farklı bir yolla ilgilenmeye karar verdim.
Bırakma nedenin neydi tam olarak?
Yunus ölümlerine şahit oldum ve kaldıramadığım bir çaresizlik hissetmeye başladım. Onları kurtaramamış olmaya tahammül edemedim.
Başka seçenekleri değerlendirmeye, onlar için daha fazlasını yapmaya, onları korumak için çaba harcamaya karar verdim.
Yaşadıkların rotanı epey değiştirmene neden oldu sanırım. Şimdi ne yapıyorsun?
Şimdi gönüllü olarak Deniz Memelileri Araştırma Grubu (SAD-DEMAG) ile çalışıyorum. Hatta geçtiğimiz günlerde “Havuz Tutsakları Yunuslar” raporumuzu yayımladık.
Eğitmenlik konusuna geri dönersek, yunusların ölü balık yemeye alışması, eğitilmesi, gösteri yapması… Tüm bunlar ne kadar vakit alıyor?
Ben yeni yakalanmış bir yunusu bizzat eğitmedim ama 2 ay içinde ölü balığa alışmış ve eğitime hazır hale geldikleri bilinir bu sektörde. Basit bir şovun çıkarılabilmesi için 6 ay civarında bir süreye ihtiyaç var. Bu süreler eğitmenlere bağlı olarak da değişir. Eğitmenler işlerinde deneyimli değilse, bu süreler daha da uzayabilir. Fakat özellikle Japonya – Taiji’den gelen yunuslar, fiziksel ve zihinsel travmaları yüzünden daha uzun sürede uyum sağlıyorlar.
ŞİDDETE MARUZ KALAN YUNUSLAR
Eğitimi reddeden yunuslara daha mı az yemek verilir, daha mı sert davranılır? Bu süreç tam olarak nasıl işliyor?
Bu tamamen eğitmene bağlı. Eğitmenlik deneyimim sırasında aşık olduğum, çok güçlü bir bağ kurduğum bir yunus vardı. 17 yaşındaydı, diğer yunuslara göre yaşlıydı diyebiliriz. Yunus terapisi yapılan havuzda çok sıkılıp havuzun diğer tarafına çekip gidiyordu. Ne yemeği, ne de komutları umursuyordu. Onun eğitmeni olmayan tecrübeli bir eğitmen vardı uyum sağladığı, ama onunla farklı havuzlardalardı. Bu yunus, onunla kurduğum o özel bağ, gösterdiğim incelik ve sabır sayesinde beni dinliyordu. Bu benim tarzımdı. Fakat daha sonra bir eğitmenin bir yunusa şiddet uygularken yakalanışına da şahit oldum. Yani her iki tipte de eğitmen var. Bu işi para için yapan çok fazla eğitmen var ve hayvanlara büyük eziyetler ediyorlar. Özellikle Rusya’dan gelen eğitmenler genellikle en sert davrananlar olur.
Şiddet uygulamak derken, tam olarak ne yapıyordu yunusa?
Dövüyordu! Bunlar oluyor: dövüyorlar, vuruyorlar. Aç bırakanlar da var. Art niyetli eğitmenler bunları yapıyor ne yazık ki. İyi niyetli olanlar ise, en baştan başlamayı ve o eğitimi tekrar etmeyi seçer, eğitimi oyunlarla renklendirmeye çalışır. Çünkü tahmin edersiniz, yunuslar bundan çok sıkılıyor.
Dayak da esaretin bir gerçeği diyebilir miyiz?
Kesinlikle. Ne yazık ki… Yunuslar, onları gerçekten sevmeyen, bu işi sadece para için yapan eğitmenlerin eline düştüklerinde şiddete maruz kalıyorlar, dövülüyorlar.
Yunuslar aç bırakılıyor mu peki?
Bu da yine kişiye göre değişiyor. İyi bir eğitmen, yunus istenileni yapmasa da aç kalmaması için basit bir hareket yaptırıp ödülünü verir yunusa. Kötü eğitmen ise aç bırakır.
Yunus terapisi hakkında ne düşünüyorsun? Hiç bulundun mu terapi seanslarında?
Evet terapi havuzunda çalıştım. Bir etki göremediği için 2., 3. seansta ayrılan çocuk ve aileler gördüm ama olumlu sonuçlar alan çocuklara da rastladım. Bilimsel açıklamasının ne olduğunu ben de bilmiyorum; suyun iyileştirici-nötrleyici etkisinden söz ediliyor. Belki de açıklaması budur.
ÇOCUKLARI SEVMEYEN, SİNİRDEN BİRBİRİNİ YARALAYAN TEHLİKELİ YUNUSLAR VAR
Esaret altındaki bir yunusun hayatı nasıldır?
Kendi türünden olmayan canlılarla yaşamaya çalışmakla boğuşuyorlar. Çiftleşme dönemlerinde özellikle erkek yunuslar –dişilerle farklı havuzlarda oldukları için- inanılmaz sinirli ve gergin olur.
Çok küçük bir yerlerdeler. Havuzlardan dolayı sonar sistemleri bozuluyor. Hayvanların insanlara bağımlı hale getirildiği ve gerçekten “bitirildiği” bir ortam esaret.
Yine de zaman zaman eğlenmeye çalışıyorlar, oyuncakları ile can sıkıntılarını gidermeye çalışıyorlar çünkü çok sıkılıyorlar! Aralarında oldukça sert kavgalar çıkabiliyor. Bir yunusun, bir diğerinin yüzgecini parçaladığını bile biliyorum.
Bunlar, insanların hiç bilmediği şeyler. Oysa ki, yunusların esaret altındaki hayatı sadece şovlarda göründüğü kadar değil.
NEREDEYSE ÖLÜYORDUM!
Esaret altında agresifleşen yunus ve balinaların eğitmenlerine zarar verebildiğini biliyoruz. Sen hiç böyle bir şey yaşadın mı?
Evet, bir keresinde ben de neredeyse ölüyordum! Çocukları gerçekten hiç ama hiç sevmeyen bir yunusla çalışıyordum.
Bir keresinde 4 çocukla birlikte o yunusun olduğu havuzdaydım. Yunus çocuklardan rahatsız oldu ve havuzun diğer tarafından üzerime öyle bir atladı ki, 200-250 kiloluk hayvan kafama inecekti neredeyse! Neyse ki, tam yanıma denk geldi.
Çocukları oradan hiç tedirgin etmeden kaçırdığımı ve oyaladığımı hatırlıyorum. O yunus o sırada yüzme programına dahil olmadığı ve hiçbir komut almadığı halde bunu yaptı. Bu gibi tehlikeler kesinlikle azımsanamayacak kadar fazla.
İlgilenenlere internette küçük bir araştırma yapmalarını ve videoları izlemelerini tavsiye ederim. Bu tepkilerin pek çok nedeni olabilir: esaret, aç bırakılma, sinirlendirme… Bir yunusu sinirlendirmek istemezsiniz!
Neler yaparlar sinirlendiklerinde?
Yunuslarla ilk yüzme tecrübemi gerçekten çok mutsuz ve sinirli yunuslarla yapmıştım. Yaptıkları şeyden o kadar nefret ediyorlardı ki!
Önce onlarla yüzdüm. Yüzmenin ardından eğitmen yunusa ödül olarak yemeğini verdi ve yüzme seansı bitti. Ben o zamanlar bunu bilmediğim için yunusla yüzmeye devam etmeye çalıştım ve onunla birlikte daldım. İşte o an beni sırtından silkti ve kuyruğuyla uzaklaştırdı; kendi yöntemiyle vurdu da diyebiliriz. Yani bana, “Ben yapmam gerekeni yaptım, sen niye hala benim peşimdesin?” dedi.
İNSANLARI TAŞIMAKTAN YÜZGEÇLERİ EĞRİLİYOR
Peki, yunuslarla yüzmenin yunuslar açısından tehlikeleri nedir?
Bir kere en büyük yanlış, yunusların sırt yüzgecinden tutulması ve o yüzgece tutunarak yüzülmesi. Sırt yüzgeci kıkırdaktan oluşur, göğüs yüzgeci gibi kemikten oluşmaz.
2005 yılında benimle yüzmek istemeyen yunus şu an İstanbul’da ve sırt yüzgeci artık tamamen eğrilmiş durumda.
Yunus parklarındaki dişi yunusların çoğunlukla ölü doğum yaptığı biliniyor. Bunun nedeni nedir?
Hayvanların hamileyken de şovlara devam ettirilmesi. “Beaching” dediğimiz bir hareket var. Yunuslar havuzun kenarındaki platforma atlayarak, kuyruklarını dik bir biçimde kaldırarak dururlar. Bu direkt karındaki bebeğin ölmesine neden oluyor. Dişi yunuslar doğal ortamlarında doğum sırasında sürekli yüzerler, esarette ise havuzlar onlara küçük gelir.
Gerekli vajinal açıklığı sağlayamayan bir yunusun, yavrusunun doğum sırasında sıkışıp boğulması da mümkün.
Bir de, çoğu parkta uzman veteriner bulunmaması da bu gibi şeylere neden oluyor. Bunun nedeni de, uzman veterinerlerin çoğunun yurtdışında olması ve işletmelerin de “masraflı” bulduğu için yurtdışından veteriner getirtmeye yanaşmaması.
Biz yunuslarla empati kurabiliyoruz. Peki ya, yüzme seanslarına gelenler… Onlar farkına varıyorlar mı esaretin etkilerinin?
O sırada hayır, çok mutlu gelip çok mutlu ayrılıyorlar genellikle.
Bir zamanlar yunus eğitmeni olmanız ve ardından bu esareti tamamen reddederek özgürlükçü/aktivist bir tavır benimsemeniz The Cove’un yaratıcısı Richard O’Barry’i hatırlatıyor. Hikâyeleriniz çok benzer. Ric O’Barry hakkında ne düşünüyorsunuz?
Onu takdir ediyorum. Zaten kendisiyle irtibata da geçtim. Ülkemdeki insanları bilinçlendirmek istediğimi, bir video hazırladığımı, The Cove’daki görüntülerden yararlanıp yararlanamayacağımı sordum. Bana hemen yanıt verdi, fotoğraflar için de hemen izin verdi. Ben de videoyu tamamladıktan sonra kendisine yolladım ve çok beğendi.
“BANA NE” DİYENLER DE VAR
Son bir sene içinde bu sektörün tüm gizli yönlerinin gözler önüne serilmesi, eğitmenleri nasıl etkiledi? Herkes senin gibi tepkili mi, yoksa duyarsız kalabilenler de var mı?
Bu işi bırakmak isteyen ama maddi problemleri yüzünden şu an bırakamayanlar var. Birkaç yıl içinde bırakacaklarına eminim. Bazıları ise çok farklı, “İyi bir iş yapıyorum, hayvanlarla çalışıyorum, havalı fotoğraflar çektirip kızları/oğlanları tavlıyorum, gerisinden bana ne?” diyen de var maalesef.
Yaşamının geri kalanında yunuslarla veya deniz memelileriyle ilgili planların neler?
Öncelikle, ben artık bu canlılarla ilgili ticari hiçbir şeyin içinde bulunmak, yani onlardan para kazanmak istemiyorum.
Gönüllü çalışmalar yapmak istiyorum. Bu yüzden mesleki kariyerime farklı bir yön çizeceğim, başka bir iş yapacağım. Fakat tüm deniz memelileri için gönüllü olarak farklı projelerde yer almaya devam edeceğim.
Senin gibi yunuslarla birlikte olmanın hayalini kurup, deniz memelisi eğitmeni olmak isteyenlere bir mesajın var mı?
Onları eğitip tutsaklığa alıştırmak yerine, onları iyileştirip özgürleştirebilecekleri rehabilitasyon merkezlerine katılmayı denesinler derim.
Sence yunuslar gülümsüyor mu Melisa?
Bunu hazırladığım videoda çok iyi anlatabildiğime inanıyorum: Herkes, hep gülümsediklerini sanıyor ama öldüklerinde de o gülümseme hâlâ orada duruyor.
Son olarak neler söylemek istersin?
Bu sektör, insanlar rağbet gösterdiği için var. İnsanlar gitmediğinde, bu dolfinaryumlar (yunus parkları) para kazanamayacak ve zaten kaçınılmaz bir şekilde kapanacaklar. Ama önce bilinçlenmek ve bilinçlendirmek gerekiyor. Dolfinaryuma gitmesinler ve çevrelerini bilinçlendirsinler.
Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederiz Melisa.
Ben de çok teşekkür ederim. Sizleri tanıdığıma çok sevindim.
Fotoğraflar: Melisa Sevim
Melisa’nın hazırladığı “Madalyo’nun Öteki Yüzü: Deniz Parkları” videosu
Röportajı Fransızca okumak için burayı, İngilizce okumak için burayı tıklayın.