Geçtiğimiz yılın yasama döneminde iktidar ve muhalefet partilerinin hayvanlar aleyhine aldığı kararları ve hayvan sömürüsünü bizzat teşvik eden partileri hatırlatarak, 1 Kasım genel seçimlerinden önce oy kullanacak seçmenlere sesleniyoruz: Esaretten değil, özgürlükten yana olun; insan-hayvan-doğa ayırt etmeksizin hak ihlallerini sürdüren siyasi partileri seçim günü de aklınızdan çıkarmayın!
Geçtiğimiz yıl 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun değiştirilmesine ilişkin yasa tasarısı gündemiyle toplanan TBMM Çevre Komisyonu’nda alınan hayvanlar aleyhindeki kararları, 1 Kasım seçimlerinden önce oy kullanacak seçmenlere hatırlatmak, yunus parkları başta olmak üzere hayvan haklarında en son nerede kaldığımızı özetlemek istiyoruz.
Siyasiler hala hayvanlardan değil, hayvan tacirlerinden yana
Yunus parklarının ve hayvanlı sirklerin yasaklanması, Türkiye’de ilk kez geçtiğimiz yıl uzun bir mücadelenin sonunda, sunduğumuz madde önergelerinin ışığında TBMM gündemine alınmış, fakat Çevre Komisyonu üyesi AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’in verdiği gayrıciddi madde önergeleriyle engellenmişti. Metiner, yunus gösteri merkezlerinin ülke ekonomisine katkı sağladığını, sosyal-kültürel roller üstlendiğini iddia ederek, hiçbir bilimsel ve ahlaki temele dayanmayan insan-merkezci söylemlerle hayvan köleliğinin daha fazla meşrulaştırılmasını ve hayvan zulmünü haklı göstermeye çalışan esaret uygulamalarının sürdürülmesini bizzat talep etmişti.
AKP, CHP, MHP ve HDP milletvekillerinden oluşan komisyonun başkanı AKP milletvekili Erol Kaya da, görüş belirtmemize bile izin vermeden ve kamuoyu tepkilerine kulak asmadan, bu talebi jet hızıyla değerlendirerek yunus parklarını ve hayvanlı sirkleri 21. yüzyılda teşvik etme kararı almıştı.
Benzer bir şekilde gündeme gelen pet shop’ların kapatılması kararından da geri dönülmüş, sokak hayvanlarının dev toplama kamplarına hapsedilmesi komisyon içinde destek bulmuştu.
Çok basit bir düzenleme ile yasaklama kararı alınabilecek olan yunus parkları, hayvanlı sirkler ve pet shopların yasaklanmasından son anda vazgeçilmesi, ilgili partilerin hayvanlardan değil, hayvan tacirlerinden yana taraf olduğunu bize bir kez daha göstermişti.
İğneada’dan Hasankeyf’e, yunus parklarından av turizmi ihalelerine
Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nin (HAKİM) paylaştığı “Seçim Bildirgelerinde Hayvan Hakları” başlıklı incelemeye göz attığımızda, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) hayvan haklarına dair ifadelere seçim bildirgelerinde diğerlerine oranla daha ayrıntılı yer verdiğini, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) seçim beyannamesinde yalnızca hayvan bakım merkezlerini tek bir cümle ile geçirdiğini, Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) ise hayvan haklarına hiç yer verilmediğini görüyoruz.
Oysa birçok kesim tarafından görmezden gelinen hayvanları ve var oluştan gelen doğal haklarını seçimler sırasında da unutmamalıyız. Mevcut seçim bildirgeleri, hayvanları çoğunlukla ekonomik bir kaynak olarak ele aldığı için bütüncül bir hak mücadelesi açısından yeterli değil. Fakat hayvanların kaderinin baskıcı devlet politikalarıyla belirlendiği günümüzde, planlı ve sistematik hak ihlallerine karşı durabilmek için siyasi partilerin bahsettikleri ihlallere dair sözlerini tutması, iddialarını kanıtlaması ve daha fazlasını yapmaları için seçmenlere önemli rol düşüyor.
- Geçen yıl siyasilerin yerel seçimlerden hemen önce reklam malzemesine dönüştürdükleri hayvan haklarını, hemen ertesinde Kısırkaya Hayvan Toplama Kampı inşası, av turizmi ihaleleri, Tuzla AVM içindeki yeni Tematik Akvaryum/Hayvanat Bahçesi, vb. gibi sayısız girişimle nasıl ihlal ettiklerini bu seçimlerde UNUTMAYALIM.
- İğneada’dan Hasankeyf’e, Mersin’den Doğu Karadeniz’in yaylalarına kadar Türkiye’nin dört bir yanında doğayı, insanların ve hayvanların yaşam alanlarını nükleer santraller, HES projeleri, AVM’ler ve rezidanslar için yok edenleri bu seçimlerde HATIRLAYALIM.
Biz, Yunuslara Özgürlük Platformu olarak, hayvan köleliğini meşrulaştıran sirklere, yunus parklarına, atlı faytonlara, petshop’lara, hayvanat bahçelerine, hayvan deneylerine ve tematik deniz akvaryumlarına izin veren, bu hayvan hapishanelerini ve sömürü biçimlerini belirli standartlara bağlayarak ‘lüks esareti’ savunan siyasilere hiçbir zaman destek vermedik, vermeyeceğiz.
Artık hayvanlara yaşatılan acıları daha fazla ötelemeden, insan-hayvan arasında hiyerarşik bir ilişki kurmadan, siyasilerin yeni yasama döneminde insan, doğa ve hayvan haklarını bir bütün olarak ele almalarını sağlamalıyız. Bu taahhüdü yerine getirmeyeceği yıkıcı faaliyetleriyle alenen belli olan, insan – doğa – hayvan ayırt etmeden katliamlarını sürdüren siyasilere daha fazla prim vermemeli, politikacıların doğayı ve hayvanları siyasi propagandalarına alet etmesine daha fazla izin vermemeliyiz.
1 Kasım’da doğayı ve hayvanları yok sayan bu düzene #OrtakOlma, doğa ve hayvan katliamını sürdüren siyasilere #İzinVerme!
Konuyla ilgili sitemizdeki bazı haberler için bu bağlantıyı tıklayabilirsiniz.