Kiska’nın ölümünün ardından Türkiye’deki yüzlerce tutsak deniz canlısı

Kiska bakteriyel enfeksiyondan ölene kadar acı, mutsuzluk ve çaresizlik içinde 40 yıldan fazla süredir beton havuzlara hapsedilerek, bir meta gibi bir tesisten diğerine nakledilerek insan zulmünden uzaklara yüzemediği bir ömür geçirmeye zorlandı. Bu süre içinde “suni dölleme” yoluyla cinsel şiddete maruz bırakıldı. Dünyaya getirdiği yavrularının çoğunun genç yaşta ölümüne tanıklık etti. Ölümü, Kanada’daki orka esaretinin sonunu sembolize etse de onun için sadece kurtuluş oldu.

“2019’da Kanada Parlamentosu, Kanada’daki deniz memelilerinin esaretini aşamalı olarak ortadan kaldıran yasayı kabul etti. 2020’de Balina Koruma Alanı Projesi (The Whale Sanctuary Project) eğlence parklarından emekli balinalar için bir sahil sığınağı oluşturmak üzere Kanada’daki Port Hilford Körfezi’ni seçtiğini duyurdu. Burası Kiska için ideal olacaktı. Ama bürokratik işler bitmedi ve Kiska daha fazla dayanamadı. Hikâyesi sadece 3 yaşına kadar yaşayabildiği okyanusa dönemeden bitti. (Hürriyet, Itır Ilgaz)”

Şu anda Türkiye’deki yunus parklarında yüzlerce Kiska var. Yunuslar, belugalar, foklar, morslar ve deniz aslanları hepsi Kiska ile aynı hapis hayatını yaşamaya zorlanıyor, eğlence adı altında işkenceye maruz bırakılıyor. Esaret altında tutulan bu hayvanların hepsi, kronik stres ve öğrenilmiş çaresizlik sonucu geliştirdikleri ve ‘zoochosis’ olarak bilinen ileri geri yüzme, daireler çizme, suda sabit durma, kendine zarar verme, vb. gibi anormal tekrarlayan davranışları gösteriyor.

Biz bunları görmüyoruz çünkü görmemiz istenmiyor. Denizden kayalara vurarak, yaralanarak yakalanmalarını, ailelerinden koparılmalarını, havuzlarda dünya getirilenlerin özgürlük nedir bilmeden esarete doğmalarını ve kısa sürede yaşamlarını yitirmelerini, gösteriler haricinde tutuldukları karanlık, pis ve daracık havuzları görmüyoruz. Aç bırakılıp ölü balık yemeye zorlandıklarını, küfür, hakaret, tekme tokatla ‘eğitildiklerini’, yani insana boyun eğmeye zorlandıklarını, insana nasıl bağımlı hale getirildiklerini görmüyoruz, çünkü gizleniyor. Tüm bu zulüm, ancak hayvan hakları aktivistleri ve eski tesis çalışanlarının gizli çekimleriyle gün yüzüne çıkıyor.

Kendinizi lütfen tutsak edilen hayvanların yerine koyun: 40 yıl boyunca hiçbir uyaranın olmadığı ufacık bir odada hapsedildiğinizi, kaçamadığınızı, bu süre içinde türlü işkencelere maruz bırakıldığınızı hayal edebiliyor musunuz? Şiddet esaretin kendisi. Bunun eğlenceli bir tarafı yok.

Tıpkı Kiska’da olduğu gibi, 2010’da Sealanya’da 4 yunusun peşi sıra ölümünün, 2014’te ‘sağlıklıdır’ raporu verilen 1 yunusun iki ay sonra Kemer Moonlight parkında ölmesinin, 2022’de Marmaris yunus parkında koruma taleplerimize konu olan 5 yunusun art arda ölmesinin asıl sorumlusu, bu hayvan hapishanelerini 2000’li yılların ortalarından itibaren Türkiye’ye sokan, hayvana işkenceden beslenenen ticari işletmelere izin veren, denetimsizlik ve cezasızlık sistemini sürdürerek hayvana şiddeti körükleyen iktidar ve Tarım ve Orman Bakanlığı’dır.

Hayvan hapishanelerine gitmeyin; gidenleri uyarın. Çocuklarınıza, öğrencilerinize empati yoksunu bir sevgi anlayışı aşılamayın. Tematik akvaryumlardan hayvanat bahçelerine kadar hayvan zulmünün eğlence maskesiyle pazarlandığı yerlerin kapatılması için çağrılarımıza katılın.