İçeriği ile birçok çarpıklık ve Anayasa’ya aykırılıklar içeren “Yenilenebilir Enerji Kanunu”nun ivedilikle Anayasa Mahkemesi’ne başvurularak iptal ettirilmesi için Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na ve Merkez Yürütme Kurulu üyelerine çağrı yapmak üzere hazırladığımız mektubu en altta bulabilirsiniz.
Bu mektubun olabildiğince çok kişi tarafından gönderilmesi önemli.
Mektubu aşağıda yer alan faks numaralarına ve email adreslerine, (tarihi değiştirip en sonuna kendi isminizi-kurumunuzu ekleyerek) kurum ve kişiler olarak iletelim.
“Anadolu’yu Vermeyeceğiz” Platformu
GÖNDERİLECEK ADRESLER:
kemal.kilicdaroglu@chp.org.tr, gursel.tekin@chp.org.tr, hursit.gunes@chp.org.tr, suheyl.batum@chp.org.tr, erdogan.toprak@chp.org.tr, volkan.canalioglu@chp.org.tr, izzet.cetin@chp.org.tr, osman.koruturk@chp.org.tr, gulsun.bilgeham@chp.org.tr, engin.altay@chp.org.tr, faik.oztrak@chp.org.tr, sencer.ayata@chp.org.tr, sezgin.tanrikulu@chp.org.tr, bihlun.tamayligil@chp.org.tr, emrehan.halici@chp.org.tr, sena.kaleli@chp.org.tr, alaatin.yuksel@chp.org.tr
GÖNDERİLECEK MEKTUP:
Tarih:
Sn. Kemal Kılıçdaroğlu
CHP Genel Başkanı
Konu: Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu’nun (5346 sayılı yasa) aşağıda açıklanan bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesi’nde iptali için dava açılması hk.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu,
Zengin Anadolu doğası bugüne kadar belki de hiç olmadığı kadar kritik bir dönemden geçmektedir. Eşsiz doğal zenginliklerimizin, Anadolu’yu “Anadolu” yapan bu zenginliğin, ‘yaşamın temel kaynağı’ olarak kabul edilmesinden çok, ‘maddi bir gelir kaynağı’ olarak görülmesi, bu coğrafyayı hızla geri dönülmez bir yıkıma sürüklemektedir. Bu anlayış nedeniyle Türkiye’nin milyonlarca yılda oluşan doğal güzellikleri, eşsiz canlıları, kültürel mirası, tarım ve hayvancılık potansiyeli, su kaynakları gibi en temel varlıkları yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Öyle ki; Anadolu’da son yıllarda kaybedilen sulak alan miktarı 1.5 milyon hektarı geçmiş (Marmara Denizi’nden daha büyük bir alan), kıyılar plansız yapılaşma ile tahrip edilmiş, bütün akarsuları satılmış, dağlar madencilerin, ormanlar yağmacıların ellerine terk edilmiştir. Bu durum sadece doğayı ve canlı yaşamını değil, insan yaşamını da tehdit eder bir boyuta ulaşmıştır. Bu politikadan acilen vazgeçilmemesi durumunda, Anadolu kırsalında yaşayan milyonlarca kişi şehirlere göç etmek zorunda kalacak, Anadolu’nun eşsiz doğası ve kültürü, geri dönüşü olmayan yıkımlarla karşı karşıya gelecektir.
Anadolu’daki insan zenginliğinin kaynağının biyolojik çeşitlilik olduğuna inanan ve Türkiye’yi sevmenin, sadece sınır çizgilerini korumak değil; sınırlarının içindeki insanın da dahil olduğu her türden canlının yaşamını, doğal ve kültürel peyzaj değeri üstün alanları korumak olduğuna inanan bizler; CHP’nin bu konularda sivil toplum örgütleri ile daha yakın işbirliği içinde olmasını beklemekteyiz.
Bu doğrultuda talebimiz; Anadolu doğası ve kültürel yapısı için yıkım anlamına gelen “Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” nun yasalaşmasının önüne geçilmesi yönündeki çabanın yoğunlaştırılması ile, “29.12.2010 gün kabul ve 8.01.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6094 sayılı “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” aşağıda açıklanan maddelerinin iptali için acilen Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak, bu kanunun sakıncalı maddelerinin iptal ettirilmesinin sağlanmasıdır.
İptalini talep ettiğimiz maddeler ve gerekçelerimiz aşağıdadır:
6094 sayılı yasanın 1.maddesi ile 5346 sayılı yasanın 3.maddesinin “11” numaralı bendi;
“(Değişik: 29/12/2010-6094/1 md.) Bu Kanun kapsamındaki yenilenebilir enerji kaynakları: Rüzgâr, güneş, jeotermal, biyokütle, biyokütleden elde edilen gaz (çöp gazı dâhil), dalga, akıntı enerjisi ve gel-git ile kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” şeklinde değiştirilmiştir.
Bu tanımdan görüldüğü üzere; hiçbir büyüklük sınırı konmadan, tüm nehir veya kanal tipi HES projeleri, her büyüklükteki Jeotermal enerji üretim tesisleri ve rezervuar alanı, 15 kilometreden az barajlı HES projeler yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul edilmektedir.
Korunan alanlar içerisinde enerji üretim tesisi kurulmasının yanlışlığı ve kabul edilemezliği bir yana, kabul edilen yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisi kriterleri AB mevzuatı ile de uyumsuz bir şekilde belirlenmiştir. Avrupa Birliği mevzuatında, yenilenebilir enerji tipi olarak sayılan Nehir Tipi HES’lerde kurulu güç üst sınırı 5 MW olup sadece iki ülkede en fazla 10 MW olabilmektedir. Oysa kabul edilen yasada tüm kurulu güç ölçeklerindeki Nehir Tipi HES’ler yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmiştir.
Kurulu güç sınırı getirmeksizin tüm kanallı ya da tünelli yada açık yada kapalı borulu nehir tipi HES’lerin yenilenebilir enerji sayılması “yenilenebilirlik” kavramına aykırıdır. Mevcut durumda bütün bir havzanın yıkımına yol açabilecek büyüklükte tünel ya da kanal tipli hes projeleri olduğu ya da gelecekte de planlanabileceği gerçeği bir yana, tek bir akarsu havzasının en üst kotundan başlayıp sıfır kotuna kadar küçüklü büyüklü kurulu güçlerde nehir ya da kanal tipli hes projeleri ile doldurulduğu, halen inşaat faaliyetlerinin de devam ettiği bir gerçektir.
Bütün bu sayılanlarla birlikte Anadolunun hemen her bir akarsu havzasında sayısı onlarla ifade edilen, mikro hesler hariç toplamda 1800 adet civarında planlanmış nehir tipi hesler nedeni ile yaklaşık 10.000 km boyunca akarsularımız kanallara, tünellere, ya da borulara hapsedilmiş olacaktır. Böyle bir uygulamaya yol açan nehir tipi heslere her hangi bir kurulu güç tanımı yapılmadan, planlanan HES’lerin planlandığı havza ölçeğinde, toplam ekolojik etki değerlendirmesi yapılmadan bütününe yenilenebilir enerji tanımı yapılması kabul edilemez. Sürdürülemez bir çevre hem anayasanın ifade edilen 56.maddesine, hem de insanları vadilerinde yaşayamaz hale getiren yıkımlar karşısında Anayasanın 17.maddesinde ifade edilen “herkesin maddi ve manevi varlığının korunmasını” isteme hakkına aykırıdır.Açıklanan her iki durumda da havzanın su üretim ve/veya su çevrimini tamamen ortadan kaldıracak şekilde süren uygulama, suyun kendisini veya doğada bulunduğu haldeki kalitesini tamamen değiştirmektedir. Açıklanan şekilde planlanan hes faaliyetlerine her hangi bir kurulu güç kıstası ya da havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden onlarca düşük kurulu güçlü HES planlaması havza ekosistemine telafisi imkânsız zararlar vermektedir. Havzayı bir bütün olarak değerlendirmeden, kurulu güç sınırı getirmeden peş peşe planlanan nehir tipi HES’lerin sırf kaynağına bakılarak “yenilenebilir enerji tesisi” sayılması, söz konusu tesislerin teşvik edilmesi, akarsuların oluşturduğu havzaların telafisi imkânsız bir yıkımla karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Kaynağa bakarak üretim tesisini yenilenebilir saymak, havzanın su üretim ve/veya su çevrim kapasitesini ortadan kaldıran uygulama karşısında mümkün olmayıp, açıklanan şekildeki bir tanım Anayasa’nın 56,maddesinde ifade edilen “sağlıklı ve dengeli bir yaşam hakkına” doğrudan aykırıdır.Diğer yandan on beş kilometrekarenin altında rezervuarı olan barajlar da değişiklikle yenilenebilir enerji tesisi sayılmıştır. Depolamalı her türde tesis; kurulduğu akarsu havzasına ve suyun kalitesine ciddi düzeyde olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Barajarın su altında kalan bitkiler nedeni ile ürettiği metan gazının ciddi bir sorun olduğu bilimsel bir gerçektir. Diğer yandan suyun depolanması nedeni ile kalitesinin bozulduğu da bir gerçektir. Suyun depolanması diğer yandan suyun PH değerlerini değiştirdiği gibi içerdiği oksijen miktarını da değiştirmekte olup, suyun ısınması ile de suyun hidrobiyolojik yapısı değişmekte, barajdan sonra mansap yönünde değişen su kalitesi nedeni ile sucul ekosistemde değişimlere neden olmaktadır. Depolamalı tesisler ayrıca çok ciddi sosyal ve insani sorunlara yol açmakta, bir süre sonra bir çöle dönüşmekte, coğrafya geri dönülmez bir şekilde niteliğini kaybetmektedir. Depolamalı barajlar artık dünyada yenilenebilir enerji üretim tesisi olarak kabul edilmemektedir.
Diğer yandan plansız bir şekilde süren ve son değişiklikle üstelik yıkımı yenilenebilir sayan uygulama Anayasanın 166.maddesinde ifade edilen “planlama” anlayışına da doğrudan aykırıdır.
6094 sayılı yasanın 5.maddesi ile de 5346 sayılı yasanın 8.maddesinin üçüncü fıkrasının ilk cümlesi ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “(Değişik: 29/12/2010-6094/5 md.) Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir.”
Öncelikle Korunan Alanlarda Yenilenebilir Enerji Üretim tesislerinin kurulması, bu alanların ilan edilme gerekçelerine aykırı bir durum olup, koruma statüsü verilen alanlarda yenilenebilir enerji üretim tesislerinin kurulması ile bu alanlar korunmalarına neden olan niteliklerini kaybedecektir. Ülke coğrafyasının belli alanların üstün biyolojik çeşitliliği, üstün peyzaj ve sosyal/kültürel değerleri barındırdığı kabulü ile ilan edilen “korunan alanların” korunması hem çağdaş bir devlet olmanın, hem ülkenin moral değerleri gereğidir.
Korunan alanlarda yenilenebilir enerji tesislerinin kurulabileceğine dair düzenleme yukarıda ilk bölümde açıklanan 6094 sayılı yasanın 1.maddesi ile 5346 sayılı yasanın 3.maddesinin “11” numaralı bendinde getirilen değişikle beraber düşünüldüğünde korunan alanlarda dahi aynı plansızlığın, aynı yıkımın süreceği anlaşılmaktadır. Tüm dünyada korunan alan büyüklüğü ortalaması %14’ler civarındayken ülkemizin korunan alan yüz ölçümünün %3,8 civarında olduğu da düşünüldüğünde zaten sınırlı ve dar bir ölçekte olan korunan alanlarımızın da koruma amacına aykırı olarak tahrip edileceği anlaşılmaktadır. Meri Milli Parklar Yasasının, meri Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası olan 2863 sayılı yasada açıklanan koruma amaçlarına ters, dolayısı ile söz konusu yasada amaçlanan kamu yararını görmezden gelen, enerji sektörünün taleplerini kamunun korunan yararlarından üstün gören bir anlayışla yasalaşan düzenleme de hem yukarıda açıklanan Anayasanın 17,56,166.maddelerine aykırıdır, hem de özellikle:
Avrupa Peyzaj Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarını Koruma Sözleşmesi, Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi, Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan ve Faaliyetlerden Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü, Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü, Karadeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi ve Eki Protokolleri, Kuşların Himayesine Dair Milletlerarası Sözleşme, Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme, Avrupa Kültür Anlaşması hükümlerine yani hukukun bir kaynağı olan evrensel değer ve hukuki amaçlara da aykırıdır.
Açıklanmaya çalışıldığı üzere tüm koruma alanlarında, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına, doğrudan bakanlık tarafından izin verilmesi, uygulamada bu izinlerin otomatik olarak verilmesi sonucunu doğuracağı gibi açıklanan nedenlerle aslında korunan yada korunmayan alanlar yapılan bu iki düzenleme ile eşitlenmektedir.
Açıklanan tüm bu nedenlerle 6094 sayılı yasa ile 5346 sayılı yasanın 3’üncü maddesi 11’inci bendindeki “Yenilenebilir Enerji Kaynakları” tanımına getirilen “..kanal veya nehir tipi veya rezervuar alanı on beş kilometrekarenin altında olan hidroelektrik üretim” kısmı ile, 8’inci maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen “Milli park, tabiat parkı, tabiat anıtı ile tabiatı koruma alanlarında, muhafaza ormanlarında, yaban hayatı geliştirme sahalarında, özel çevre koruma bölgelerinde ilgili Bakanlığın, doğal sit alanlarında ise ilgili koruma bölge kurulunun olumlu görüşü alınmak kaydıyla yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesislerinin kurulmasına izin verilir.” Cümlesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını talep ediyoruz.
Saygılarımızla gereğini arz ederiz,