İzmir Ticaret Odası’nın “çılgın” yunus parkı projesine hayır

İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, geçtiğimiz günlerde İzmir’de hayata geçirecekleri tarihi mendirek projesinin detaylarını açıkladı. Projede bir de yunus havuzu/ yunus gösteri merkezi yer alıyor. Üstelik inşa edilecek marina ve konser alanının hemen yanına!

Projenin detaylarının anlatıldığı haberi buradan izleyebilirsiniz: TV arşivi

Bu projeyi hayata geçmeden durdurmak, yapılan hatayı yetkililere anlatmak için lütfen sesinizi yükseltin. Düşüncelerinizi ya da aşağıdaki metni yetkililere yollayarak İzmir’de bir yunus parkına hayır deyin!

Gönderilecek adresler:

ekrem.demirtas@izto.org.tr,  info@izto.org.tr, izmir@icisleri.gov.tr, izmir@izmir.gov.tr, him@izmir.bel.tr, tarihselcevre@izmir.bel.tr, azizkocaoglu@izmir.bel.tr, baskan@izmir.bel.tr, cananmut@izmir.bel.tr, saadetsaatcioglu@izmir.bel.tr, erhanbey@izmir.bel.tr, dostbaskan@konak.bel.tr, konak@konak.bel.tr, cevrekoruma@konak.bel.tr

***

T.C. İzmir Valiliği’ne

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne

Konak Belediyesi’ne

İzmir Ticaret Odası’na

İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’a,

3 Şubat 2012 tarihinde Show TV Ana Haber Bülteni’nde “Çılgın Proje” ismiyle yayımlanan,  İzmir Ticaret Odası’nın tarihi mendirek projesini büyük bir şaşkınlık ve üzüntü içinde izledik.

Projede yer alacak “yunus havuzu” şimdiden kamuoyunda tepki çekti.

Sizden proje içerisinde yer alan, ne Türkiye’de ne de dünyada hiçbir geleceği olmayan yunus parkı (ing., dolphin park, dolphinarium) isimli ticarethanelerle ilgili, aslında duyurmadan önce yapmış olmanız gereken araştırmalarla sizlerin de ulaşabileceği güncel ve bilimsel verileri, ne yazık ki siz projeyi duyurduktan sonra aktarmak istiyoruz.

İzmir’de bir yunus parkı açılmamalı çünkü:

1-      Yunusların yakalanması, esaret altında tutulması ve ticari amaçla kullanılması, ülkemizin de taraf olduğu uluslararası Bern Sözleşmesi (Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması)  gereğince yasaktır. Anayasamızın 90. maddesine göre taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler, ülkemizde kanun hükmündedir. Bu, yunusların esaret altında tutulmasının ve ticari amaçlarla kullanılmasının ülkemizde de yasak olduğu anlamına gelmektedir. Ülkemiz bu gerekçeler ile daha önce WDCS (Whale and Dolphin Conservation Society) tarafından Avrupa Konseyi’ne şikâyet edilmiş ve şikayet neticesinde Avrupa Konseyi tarafından izlemeye alınmıştır. Kısa süre önce tarafımızdan ve devamında pek çok sivil toplum kuruluşu tarafından yapılan ikinci şikâyet üzerine Avrupa Konseyi’nin ülkemize karşı yaptırım uygulayacağı ve ülkemizin uluslararası düzeyde pek çok sorun yaşayacağı hukukçular tarafından öngörülmektedir.

2-      Ülkemizde, yunusları ticari amaçlarla tutsak eden ve bundan para kazanmak isteyen insanlar bu sözleşmeyi kötüye kullanmak için bir yöntem geliştirmişlerdir. Bern Sözleşmesi’nin deniz memelilerinin tutsak edilmesi ile ilgili “insan sağlığına faydalı olabilecek durumlar”dan söz eden istisnai maddesini kullanabilmek adına “yunus terapisi” adını verdikleri hiçbir bilimsel altyapısı olmayan, uydurma bir tedavi yöntemi ile hem uluslararası bir sözleşmeyi ihlal ederek ülkemizin itibarını sarsmakta, hem de engelli çocukların ailelerinin para ve umutlarını sömürmektedir. Yunuslarla yüzmenin, yunuslara dokunmanın, otizm, down sendromu gibi genetik ve gelişimsel bozuklukları iyileştirdiği gibi akıllara durgunluk verici, üfürükçü hoca ilkelliğinde iddialarla engelli çocukların ailelerinden binlerce avro tedavi ücreti alınmakta, engelli çocuklar çok büyük enfeksiyon ve kaza riskleri göz ardı edilerek hiçbir uzmanın bulunmadığı ortamlarda 300 kiloluk yaban hayvanları ile aynı havuza bırakılmaktadır. Türkiye ve dünyadan pekçok saygın bilim adamı bu tedavi şeklini kesinlikle reddeden makaleler yazmış, sonucunda hiçbir olumlu netice alınmadığını ispatlayan araştırmalar yapmışlardır. Lütfen http://www.yunuslaraozgurluk.com/yunus-bilimsel-veriler-gosteri-terapi adresindeki bilimsel verileri inceleyin. Aynı zamanda Sağlık Bakanlığı, bu yöntemin riskli olduğuna, dolayısıyla kullanılmaması gerektiğine dair başvurularımıza iki ayrı resmi yanıtla geri dönmüştür: http://yunuslaraozgurluk.com/node/264

İzmir’de bir yunus parkı açılması durumunda, İzmir de uluslararası düzeyde işlenen bir suça ortak olacak, Türkiye’nin itibarını zedeleyecektir.

İzmir’de yasadışı tesisi “yasal gibi” göstermek için sözde terapi uygulamaları yapılacak mıdır, yunusların havuzuna engelli çocuklar sokulacak mıdır? Avrupa Konseyi yunusları “insan sağlığı için kullandığını” iddia eden her tesisten iki yılda bir rapor beklemektedir, aksi takdirde yaptırım uygulanır. İzmir’deki tesis için bu aşamada planınız nedir?

3-      Yunus gösterileri, tutsak edilmiş okyanus canlılarına yapılan bir işkence, ayı oynatmaktan farksız çağdışı bir eğlence ve büyük bir insanlık suçudur. Yunus parklarında gülümsediği sanılan hayvanlar; denizlerde travmatik şekillerde yakalanan, daha bir çoğu yakalanma aşamasında boğularak ölen, tırların tankerlerin içinde yolculuk eden, gümrüklerde saatlerce günlerce bekleyen, %90’ı havuzlara getirildikten sonraki ilk 30 gün içinde ölen, havuzlarda ölü balık yemeye mecbur edilen, beton havuzlarda kendi sonarını kapatarak körleşen, açlıkla ve dövülerek eğitilen, stressten her biri ülser hastası olan, ölü balıkların içinde antidepresan ve mide ilacı yutturulan, gösteri havuzlarındaki yüksek sesli müzikten zarar gören, dişileri esaret koşulları nedeniyle ölü yavrular doğuran, yunus terapisi adı altında umut tacirliğine alet edilen, neticede doğada 40-45 yıl süren ömürleri ortalama 5 yıla inen tutsakladır.

İzmir’de böyle çağdışı ve empati yoksunu bir eğlence biçimine destek vermek istiyor musunuz?

4-      Yunusların esaretinin ardındaki kirli ticareti ortaya çıkaran The Cove (Türkçe; Koy) belgeseli 2010 yılında en iyi belgesel dalında Oscar kazanmış, tüm dünyada giderek yayılan farkındalığa büyük bir hız kazandırmıştır. (İzlemek için: http://www.izlemake.com/?filmid=240&part=1 ) İngiltere’deki “Back to the Blue” projesindeki gibi tüm dünya yunus parklarını kapatıp yunusları doğal hayatlarına geri döndürmeye hazırlanırken, İzmir gibi medeniyet seviyesi ile gurur duyulan bir şehirde bu tesislerin bir yenisinin açılması kabul edilemez.

İzmirliler daha önce, 45 sene boyunca küçük bir betonda hapsedilmiş Asya fili Pak Bahadur’u doğal ortamına kavuşturamadan kaybetmenin üzüntüsünü yaşamış, İzmir de bir ayıbı ortadan kaldıramadan zamana yenilmiştir. Aynı hatanın bir kez daha, üstelik 2000’li yıllarda yapılması hoşgörülemez.

5-      Türkiye ve dünyada, yalnızca “hayvansever” olarak yaftalanamayacak kadar çok sayıda bilinçli ve duyarlı insan bu tesislere karşı örgütlenmiş durumdadır. Hâlihazırda Alman çevre koruma örgütleri Pro-Wal ve WDSF, Türkiye’de yunus parkı olan şehirlere turistik boykot uygulamakta, tüm Avrupa’da bu şehirlerin ziyaret edilmemesi için kampanyalar yürütmektedir. The Cove’un yıldızı, ünlü aktivist Ric O’Barry (Earth Island Institude / Deniz Memelisi Uzmanı) ve kurucusu olduğu Dolphin Project, Türkiye’deki tutsak yunuslar için dünya çapında bir imza kampanyası başlatmış ve daha büyük bir kampanyanın hazırlığını yapmaktadır. Türkiye’de ise Yunuslara Özgürlük Platformu, sayısı 20 bin’e yakın destekçisi ile birlikte kampanyalar yürütmekte, boykot ve protestolar düzenlemekte ve bu yasadışı tesisler ile hukuksal mücadele vermektedir. Yunusların tutsak edildiği tesisler, artık kamoyunda da her geçen gün büyüyen tepkilere neden olmakta ve tepkiler basında geniş yer tutmaktadır. Bundan kısa süre önce Antalya’nın Kaş ilçesinde açılmak istenen yunus parkı, tepkiler nedeni ile faaliyete geçememiş, ulusal ve bölgesel çapta yükselen tepkiler tesisin açılmasını şu an için önlemiştir. Kaş’taki sivil toplum kuruluşları örnek bir tutum sergileyerek örgütlenmiş, ilçe çapında yürüttükleri bilinçlendirme, boykot ve protesto çalışmaları ile kararlılıklarını göstermiştir.

İzmir’de açılmak istenen yunus parkı, daha çok tepki, daha çok protesto anlamına gelmektedir.

6-       Günde en az 50-60 km yüzmesi ve yüzlerce metre derinlere dalması gereken yunuslar için kabul edilebilir bir esaret koşulu yoktur. Fakat İzmir kordonda hayatı geçirilmesi planlanan yunus parkı için koşullar olumsuzun da olumsuzu, yanlışın da yanlışıdır. Proje detaylarında halihazırda deniz trafiğinin aktif olduğu bir alanda bir de yeni marinanın kurulacağı belirtiliyor. Ayrıca bir de konser alanından söz ediliyor. Yunusların sese, gürültü kirliliğine olan aşırı hassasiyeti düşünüldüğünde buraya getirilecek yunusların çok kısa sürede büyük acılar çekerek öleceği ortadır. Geçtiğimiz sene etrafında büyük bir parti düzenlenen yunus havuzunda aynı gece iki yunus ölmüştür.

Projede yunusların bir deniz kafesinde mi yoksa beton bir yüzme havuzunda mı tutsak edileceği belirtilmemiş. Deniz kafesi olması durumunda dahi, yunusların o bölgede uzun süre yaşayabilmesinin mümkün olmadığı, bölgedeki deniz suyunun buna hiçbir şekilde elverişli olamayacağı ortadadır.

7-      Projede yer alan deniz akvaryumunun da yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. İzmir; Seferihisar, Çeşme ve Karaburun gibi keşfedilmeye, korunmaya ve dalış turizmine daha etkin bir şekilde açılmaya ihtiyacı olan muazzam kıyılara sahipken, yapay ortamlarda çok kısa ömrü olacak tropik canlıları camın arkasından seyretmenin İzmir’lilere ve İzmir’e ne katacağı, projenin bu bölümüne ayrılan kaynakların daha faydalı ve daha etik şekilde kullanılıp kullanılamayacağı yeniden değerlendirilmelidir.

Lütfen daha detaylı ve güncel veriler için www.yunuslaraozgurluk.comadresini ziyaret edin.

Bizler hayvanların ve insanların sömürüsüne karşı duran, hukuksuz ve usulsüzce yürütülen ticari faaliyetlere karşı adaletin yerini bulmasını isteyen bireyler olarak sizden, projenizden yunus parkını çıkarmanızı, İzmir’e ve medeniyete yakışır bir şekilde doğaya dost bir projeyi hayata geçirmenizi talep ediyoruz. 

Doğayla dost yeni fikir ve projeleri her zaman destekleyeceğimizden emin olabilirsiniz.

İsim/Soyisim