Evet. Hayvanların ziyaretçilere ve eğitmenlere verebilecekleri zararı minimumda tutmak, ömür boyu esaretin neden olduğu kronik stres kaynaklı fiziksel tahribatı ve ölüm riskini azaltmak için yapılan bu canice işlem, aşağıdaki örneklerden de görülebileceği gibi, Türkiye dahil olmak üzere dünya çapındaki pek çok yunus gösteri merkezinde rastlanan rutin bir işlem.
Fotoğraf: Dolphin Project
Üstelik özellikle yunuslar bağlamında “tıbbi bir amaçla” yapılmayan bu işlem, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun Yasak Müdahaleler başlığı altındaki 8. maddeye de aykırıdır. Bu maddede, “Hayvanların, yaşadıkları sürece, tıbbî amaçlar dışında organ veya dokularının tümü ya da bir bölümü çıkarılıp alınamaz veya tahrip edilemez” denmektedir.
Yunus parkı işletmecileri ve eğitmenler, etik ve hukuki açıdan son derece sorunlu olan bu insanlık dışı uygulamayı örtbas etmek ve ticari faaliyetlerini sürdürebilmek için dişlerin enfeksiyon nedeniyle çıkarıldığını ya da hayvanların henüz genç veya yaşlı olması nedeniyle dişlerinin gelişmediğini veya düştüğünü iddia ederek ziyaretçileri ve kamuoyunu bilinçli bir şekilde yanıltmaya çalışırlar. Oysa diş sökme, törpüleme ve delme işlemi, hatta hayvanların çeşitli organlarını çıkarma uygulaması, esaret endüstrisinin gizlemeye çalıştığı, pek çok bilimsel rapor ve haberle tespit edilip kanıtlanmış gerçeklerden biri.
Fotoğraf: SeaWorld Orlando’da meydana gelen “yunus besleme kazası”
Türkiye’den bir örnek vermemiz gerekirse; 2013 yılında uzun süreli mücadelemiz sonucunda kapattırmayı başardığımız Kaş Yunus Parkı’nda tutulan yunuslardan birinin dişleri sökülmüştü.
Kaş’taki ekiplerimizden gelen aşağıdaki fotoğrafı tıkladığınızda dişlere uygulanan bu işlemi net biçimde görebilirsiniz. Sağlık kontrolü taleplerimizi ve başvurularımızı yanıtsız bırakan Tarım ve Orman Bakanlığı (dönemin Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı) ile Kemer Belediyesi, aylar sonra yunus fizyolojisini bilmeyen bir veteriner tarafından hazırlanan bir raporla yunuslara “sağlıklıdır” raporu vermişti. Bu rapordan iki ay sonra, son derece zayıf olan yunuslardan biri esaret altında hayatını kaybetti.
Fotoğraf: Yunuslara Özgürlük Platformu – Kaş Yunus Parkı’ndaki yunuslardan biri
Türkiye’den ikinci bir örnek ise, Tom ve Misha adlı yunuslardan.
2010 yılında yerel ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının mücadelesiyle kapattırılan Fethiye Hisarönü’ndeki yunus parkında çekilen aşağıdaki fotoğrafta, yunuslardan birinin dişlerinin (soldaki) törpülendiği ve düzleştirildiği açık bir şekilde görülüyor; özellikle de diğer yunusun dişleriyle kıyaslandığında. Fotoğraf, denetim için görevlendirilen Türkiye’nin az sayıdaki deniz memelisi uzman veteriner hekimlerinden Erdem Danyer tarafından çekildi. Bu iki yunus, iki yıl süren ve Born Free tarafından yürütülen başarılı bir rehabilitasyon süreci sonunda 2012’de yeniden özgürlüklerine kavuştu.
Fotoğraf: Deniz memelisi uzmanı veteriner hekim Erdem Danyer
Dünyadan ise tutsak yunusların dişlerinin törpülendiği veya söküldüğüne dair sayısız örnek var.
Örneğin Bali’de faaliyet gösteren (Endonezya) bir yunus gösteri merkezindeki tutsak yunusların dişleri, Dolphin Project tarafından çekilen aşağıdaki fotoğrafta görüleceği gibi, tamamen düzleştirilmiş.
Aşağıdaki ikinci fotoğraf ise, yine Bali’deki başka bir yunus parkında çekilmiş; yunusun dişlerinin tamamı kökünden çekilmiş. Endonezya’daki bu durum, yalnızca Ric O’Barry ve ekibi tarafından belgelenmiyor; aynı zamanda World Animal Protection’ın kapsamlı Wild Abusement Parks adlı raporunda da kayıtlara geçiyor.
Fotoğraf: Dolphin Project
Bir diğer örnek ise katil balina olarak bilinen orkalardan.
Dünyanın en tartışmalı ve en büyük deniz parklarından SeaWorld ve Loro Parque’de bilim insanlarının yaptığı araştırmanın sonucuna göre, incelenen 29 orkanın %65’inin alt çenelerindeki dişlerde orta ve ileri seviyede tahribat görülüyor. Aynı zamanda yine incelenen orkaların %61’inin dişlerinde (drilling – pulpotomi adı verilen işlemle) delik açılmış durumda. Archives of Oral Biology dergisinde yayınlanan raporda bu acı verici işlem şöyle aktarılıyor: “Dişin içindeki yumuşak dokunun çıkarılması için matkap gibi bir aletle dişe bir delik açılıyor”. İnsanlardaki uygulamanın aksine orkaların dişlerinde açılan bu deliklerin üzeri kapatılmıyor ve dişler zayıflıyor. Burada oluşabilecek bakterileri önlemek içinse deliklerin her gün çeşitli kimyasalarla temizlenmesi gerekiyor.
Fotoğraf: University of Otago
Dişlerdeki sinirleri etkileyen ve büyük bir acı veren pulpotomi işleminin yapılma nedeni ise, esaretin hayvanlar üzerinde meydana getirdiği fiziksel ve psikolojik tahribat. Uzmanların gözlemlerine ve sayısız bilimsel makaleye göre törpülenme ve sökülme dışında, dişlerde oluşan bu tahribat, ömür boyu esaret altında, kısıtlı bir alanda ve farklı bireylerle aynı havuzda hapsolmanın getirdiği kronik stresten de kaynaklanıyor. Ölü balıklar arasında sakinleştirici ve ülser hapları yutturulan tutsak yunus ve balinalar, çaresizlik, depresyon ve uzun süreli sıkıntı hali nedeniyle beton havuzlara, metal kapılara veya tel kafeslere sürekli olarak dişlerini ve ağızlarını sürterek dişlerin tahrip olmasına neden oluyor. Diş tahribatı ve enfeksiyonları, araştırmacılara göre yunus ve deniz parklarındaki orka ölümlerinin en önemli nedenlerinden biri (Kasatka adlı balinanın ölümü, 10 yıla yayılan bir diş enfeksiyonu sonucu gerçekleşti). Aynı zamanda hayvanların bağışıklık sistemini oldukça zayıflatan bir süreç olan kronik antibiyotik tedavisinin de uygulanma nedeni. Orkalardaki genel diş tahribatı doğal yaşam ortamlarında da zaman zaman görülebiliyor, fakat bu gerileme çok daha uzun bir sürede gerçekleşirken, aynı zamanda daha simetrik bir biçim alıyor. Esaret altındaki orkalarda ise asimetrik, düzensiz ve yıkıcı bir yapısı var.
Fotoğraflar: Seaworldofhurt.com
Yunus parkları ve tematik akvaryumlardaki bu rutin ve acılı işlem için bir diğer örnek ise morslardan.
Türkiye’deki yunus parklarından birkaçında (İstanbul Dolphinarium ve Bodrum Dolphin Park) gösteriye zorlanan deniz memelisi türlerinden biri olan morsların bilimsel adında yer alan Odobenus, Latince’de “dişleri üzerinde yürüyen” – “toothwalker” anlamına gelir. Genellikle erkeklerde 1 metreye, dişilerde 80 santimetreye ve 5.5 kg’ya varabilen dişler, buzlara tırmanmak, kendilerini kutup ayıları gibi yabani hayvanlardan ve diğer morslardan korumak için kullanılır. 15 yıl boyunca büyümeye devam eden bu dişler, yavrularda altıncı aydan itibaren çıkmaya başlar ve 14 aylıkken görülür bir hale gelir.
Ancak esaret altındaki birçok morsun dişleri yoktur; dişler ya kısacık kesilmiş ya da tamamen çekilmiştir. Bu korkunç operasyonun “görünürdeki” nedeni, Türkiye’deki işletmecilerin de savunduğu gibi, “çürüyen, apse yapan dişlerin sökülmesidir”. Gerçek nedeni ise; aynı havuzda veya kafeste tutuldukları diğer hayvanlara, eğitmenlerine ve kendileriyle fotoğraf çektiren çocuklara ve ziyaretçilere fiziksel zarar vermemeleri, havuzlardaki sert zeminde uzun dişlerini daha fazla incitmemeleri ve hayvan tacirlerini daha fazla maddi zarara uğratmamaları içindir. Eğitmenler ve park sahipleri, aynı zamanda, örneğin gösteri yaptırdıkları mors yavru olduğu için henüz dişinin çıkmadığını size söyleyebilir; yukarıdaki gerçekler ışığında bu yanıltıcı söylemlere inanmayın.
Konuyla ilgili bir mors eğitmeninin anekdotunda, sıkıntı ve yalnızlık sonucu agresif davranışlar gösteren genç morsun, eğitmenlerin güvenliğini riske attığı, bir süre sonra da dişlerindeki enfeksiyonun tespit edilerek daha fazla diş kaybına neden olmamak amacıyla dişlerin yerinden çıkarıldığı anlatılıyor: “Ergenlikle birlikte hormonlar da devreye girdi. E.T.’nin eğitmeni artık onunla şovlara çıkmamaya başladı çünkü beklenmedik agresyon davranışları göstermeye başlamıştı. Bu da bakıcının güvenliğini riske atıyordu. (…) Henüz genç bir mors iken E.T.’nin bakteriyel enfeksiyona maruz kalan dişleri söküldü. Daha büyük kayıplar yaşanmaması için günlük diş hijyenini rutine bağladık.”
Son olarak doğrudan deniz memelileriyle bağlantılı olmasa da esaret endüstrisinin rutin uygulamalarından birini gözler önüne seren Türkiye’den bir örnek daha var: Vatozların iğnelerinin sökülmesi.
2010 yılında Balıkesir Akçay’daki “Aile Çay Bahçesi – Köpekbalığı Havuzu”nda tutsak edilen vatozların insanlarla temas edebilmesi ve insanlara zarar vermemesi için zehirli iğnelerinin söküldüğünü basından öğrendik. Ulusal mevzuatımızda yer alan maddeler doğrultusunda, aynı zamanda köpekbalıklarını da küçücük bir havuzda tutan ve insanlarla yüzmeye zorlayan bu tesise ceza uygulanmasını ve tesisin kapatılmasını pek çok kez talep etsek de, yetkili kurumlar yine harekete geçmedi, mevcut kanunları uygulamadı. Üstelik başvurularımız sonucu tesise gönderilen (sözde) bilirkişi raporunda da şu ifadelere yer verildi: “İğneli Vatozların Keratin yapısında olan iğne uçlarının alınmasının insan tırnağı kesimi ile aynı olduğundan hayvana acı vermediği.”
Çeviri ve derleme: Yunuslara Özgürlük Platformu
Sitemizdeki bu içerikler, Yunuslara Özgürlük Platformu kaynak gösterilerek bağlantısıyla birlikte kullanılabilir, alıntı yapılabilir.
İlgili İçerikler
Tutsak orka, başını metal kapıya vururken görüntülendi
Kronik stres tutsak orkaların hastalanmalarına ve erken ölümlerine yol açıyor
Kaza ve Ölümler: Deniz Memelilerinin Esaret Altında Oluşturdukları Tehditlerin Kronolojisi
Uzmanlar ve doktorlar konuştu: “Yunus terapisi yasaklanmalıdır”
Yunuslarla Etkileşim Terapisi – Prof. Dr. Gönül Kırcaali İftar (+EN)
Yunus çocuğu ısırdı, eğitmen yaralandı
Yunus çocuğun elini böyle ısırdı
Vahşi yaşam parkındaki tutsak deniz aslanı çocuğa saldırdı
Video – Eski yunus eğitmeni orkalardaki diş tahribatını anlatıyor