Manifestomuz

“Kafeslerin konforlu olması için değil, tüm kafeslerin boşaltılması için mücadele ediyoruz. / We are fighting until every cage is empty, not until every cage is comfortable.” -Danny Brady

Deniz memelilerinin esareti ile ilgili gizlenen gerçeklerin açığa çıktığı ve dünya gündemine oturduğu son yıllarda, Türkiye’de yunuslar, foklar, belugalar, deniz aslanları ve morslarla ilgili acı verici haberler yankılanıyor.

Bugün ticaret ve işkence merkezleri olarak tanımlayabileceğimiz yunus gösteri ve terapi merkezlerindeki tutsak hayvanlar, bu deniz hapishanelerinde zulüm altında insana alıştırılıyor, baskı karşısında boyun eğmeye zorlanıyor, fiziksel ve psikolojik travmalara maruz kalıyor ve doğuştan gelen özgürce yaşama haklarından mahrum edilmiş bir şekilde, doğal yaşam ortamlarından çok uzak esir kamplarında hayatlarını kaybediyorlar.

Şubat 2010’da Alanya’daki bir yunus gösteri merkezinde bir hafta içinde 4 yunusun ölümü, Haziran 2010’da dünya kamuoyunu ayağa kaldıran Fethiye-Hisarönü’ndeki yunusların travma görüntüleri, İstanbul’daki bir gösteri merkezinde Sara adı verilen tutsak morsun kanlar içindeki açık yaralarıyla gösteri yaptığı fotoğraflar ve Ağustos 2013’te ölümü gizlenen, tüm çabalara ve yasal başvurulara rağmen deniz memelisi uzmanı veteriner hekimlerin ölüm nedenini araştırmasına ve hayattayken koruma altına alınmasına izin verilmeyen tutsak yunusun dramı…

Bunlar yalnızca basına yansıyan veya rapor edilen kayıplar. Perde arkasında ise çok daha kanlı ve karanlık bir endüstrinin gerçekleri, bu hayvanlara karşı işlenen, fakat cezasız kalan çok daha büyük suçlar var. Hayvanların temel haklarına yönelik mevcut ihlallerin ve etik sorunların yanı sıra, Türkiye’nin imzacı olduğu uluslararası sözleşmelere ve yasalara aykırı çok sayıda hukuksuz faaliyet yürüten yunus gösteri merkezlerine hiçbir yaptırım uygulanmaması gibi…  

Yunus parklarında yunuslar, balinalar, morslar, deniz aslanları ve foklar, tıpkı hayvanlı sirk ve gösterilerde kullanılan ve bir zamanlar özgür olan diğer tüm hayvanlar gibi, açlıkla terbiye edilerek gösteri yapmaya zorlanıyor. Zamanında sokakta dans etmesi “normal karşılanan” ayılara yapılan işkencenin aynısı bugün deniz memelilerine uygulanıyor. Çocuklara ise “hayvan sevgisi”, “doğa koruma anlayışı”, “deniz memelisi eğitimi” veya “sosyal sorumluluk” maskesi altında, empatiden yoksun, çağdışı bir eğlence anlayışı aşılanırken, alınan her biletle Japonya ve Rusya’daki acımasız canlı yakalamalara ve hayvan ticaretine maddi kaynak oluşturuluyor.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi, bu tesislerin tamamında “yunusla terapi” (özel çocuklarla yüzme) adı altında hiçbir bilimsel temele dayanmayan, uzman doktor ve bilirkişilerin kabul etmediği sözde tedaviler uygulanıyor; umut tacirliği yapılıyor. Yunus parklarında engelli birey ve çocukların ailelerinin paraları binlerce euro’luk “yunusla terapi seanslarıyla” tüketildiği gibi umutları da sömürülüyor.

Bakanlıklar, “Yunus parklarıyla ilgili mevzuat yok” diyerek konuyu yetki sınırlarının dışında sayıyor, gündemlerine almıyor ve sorumluluk üstlenmiyor. 

Yunuslara Özgürlük Platformu: Buradan Kesiniz afiş serisi

Biz,

• Yasal açıkların kötüye kullanılmasına göz yumdukları, Türkiye’nin de taraf olduğu Uluslararası Bern Sözleşmesi’nin ihlal edilmesine zemin hazırladıkları ve bu tesislerde “lüks esaret” anlamına gelen belirli işletme standartlarını yürürlüğe koymaya çalıştıkları, hiçbir bilimsel veriyi esas almadan ve deniz memelisi uzmanı veteriner hekimlere dahi danışmadan parklara her türlü yasal izni verdikleri, denetimleri gerektiği gibi yerine getirmedikleri için Tarım ve Orman Bakanlığı’nı,
• “Yunusla terapi” gibi bilimsellikten uzak ticari bir girişimi engellemediği, mevcut tesislere denetim ve gerekli yaptırım uygulamadığı için Sağlık Bakanlığı’nı kınıyoruz.

Tüm anne, baba ve eğitimcilerden, çocukları bu deniz hapishanelerine götürmemelerini istiyor, herkesi bu hak ihlallerine ve hukuksuzluğa karşı seslerini yükseltmeye çağırıyoruz.

Yunuslara Özgürlük Platformu olarak 2010 yılından bu yana;

  • Yunus parklarında esaret altında tutulan deniz memelilerinin, deniz memelisi uzmanları tarafından yürütülecek rehabilitasyon programlarından sonra ait oldukları denizlere geri bırakılması,
  • Rehabilite edilemeyecek durumda olan hayvanların sakin ve insandan uzak bir koyda yine uzmanlar tarafından açılması gereken deniz memelileri rehabilitasyon merkezinde ömür boyu koruma altına alınması,
  • Türkiye’deki yunus gösteri ve terapi merkezlerinin bir daha açılmamak üzere kapatılması için hem toplumsal ve yasal düzeyde hem de hayvanların yaşamında somut ve olumlu değişim yaratmayı amaçlayarak, yerel ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla dayanışma ve uzmanlarla irtibat halinde, bağımsız bir yaklaşımla farklı mecralarda mücadelemizi sürdürüyoruz. 

Bu hedef doğrultusunda, toplumsal farkındalık yaratma çalışmalarımıza ek olarak eylemler, yasal başvurular ve TBMM düzeyinde savunuculuk faaliyetleri yürütüyoruz. 

Yunusların ve bu parklarda tutsak edilen deniz memelilerinin özgürlüğünün, hayvanat bahçelerinde, tematik akvaryumlarda ve hayvanlı sirklerde tutsak edilen tüm canlıların özgürleşmesinin en önemli adımı olacağına inanıyoruz.

Aynı zamanda hayvan sömürüsünün deney laboratuvarlarından kürk çiftliklerine, mezbahalardan geleneksel dövüşlere kadar farklı biçimlerde sürdüğü, insan menfaati uğruna “meşru kılınan” endüstrilerin perde arkasını kitlelere göstermek için çabalıyor, tür ayrımı yapmaksızın yeryüzündeki tüm canlıların özgürce yaşama hakkını geri alabilmek için hayvan özgürlüğü gruplarını ve oluşumlarını destekliyoruz. 

Bu süreçte söylem, eylem ve yöntem bazında taban tabana zıt olduğumuz, hayvan hakları ve özgürlüğü mücadelesinde temel ahlaki ilkelerde ayrıştığımız Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) ile bilinçli olarak ortak hareket etmemeyi tercih ediyoruz. 

Manifestomuz ise, edindiğimiz her yeni bilgi, belge ve pratik ışığında, özünden hiçbir şey kaybetmeden zaman içinde gelişmeye devam edecektir.

Yunuslara Özgürlük Platformu

HAVUZLARDAN OKYANUSLARA, YUNUSLARA ÖZGÜRLÜK!

HAYVANLARA ÖZGÜRLÜK!