Gelen sorular üzerine: Marmaris Yunus Gösteri Merkezi ve Türkiye’de Yunus Parkları

Marmaris’teki yunus parkının yıllar sonra kapatılmasının ardından sosyal medyadaki paylaşımlarımıza gelen sorular üzerine

Marmaris’teki yunus parkı artık daha fazla sayıda ve türde hayvanı tutsak edemeyecek. Hayvan hapishanelerinin kapatılmasının ve faaliyetlerini devam ettirememelerinin en önemli sonucu bu.

Peki, hayvanların korumaya alınmaması, yeniden özgürlüğüne kavuşamamasının sebebi ne, sorumlusu kim?

Biz, hayvan hapishanelerinin kapatılması ve hayvan esaretinin son bulması için gecemizi gündümüze katarak verdiğimiz toplu mücadelemiz sonucu bu soruların yanıtı ezbere biliyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığı ile iktidar olmak üzere, asıl sorumlulara hesap sormaya siz de hazırsanız, oldukça kapsamlı ve sorunlu bir mücadele alanını olabildiğince kısa bir şekilde, Marmaris ve Türkiye özelinde özetlemeye çalıştık.

Türkiye’de doğal yaşam ortamına yeniden döndürülen Tom ve Misha’nın ümit verici özgürlük sürecinden, “sağlıklıdır” raporu çıkarıldıktan sadece iki ay sonra hayatını kaybeden yunusun çaresizliğine, yasa değişikliği sürecinde yunus parkı sahiplerinin TBMM’deki lobi girişimlerinden sokak eylemlerimizde yan yana durduğumuz örgütlerin azmine kadar hepsini yaşadık, gördük, paylaştık. Türlü zorluklara rağmen açılmasını engellediğimiz hayvan hapishaneleri, Avrupa Komisyonu’na yaptığımız şikayetler, Meclis’teki sunum ve mücadelemiz ve yine ölümleri cezasızlık ile geçiştirilen yunusların ardında kalan hafıza…

Web sitemizde yunusla terapi aldatmacasından etik sorunlara kadar çok daha fazla bilgiyi bulabilir, kapatılan her bir hayvan hapishanesinin, bugünden kurtarılmış olan yüzlerce yeni nesil hayvanın özgürlüğü anlamına geldiğini görebilirsiniz.

Daha fazlasını siz de yapmak ve bu mücadeleye katkıda bulunmak isterseniz, bizimle iletişime geçmeniz yeterli: yunuslaraozgurluk@gmail.com

Park nasıl kapatıldı?

Marmaris Kaymakamlığı’ndan aldığımız bilgiye göre tesisle ilgili yetkili kurumların yapının özellikleri sebebi ile yürüttüğü başka bir dava ve alınmış başka bir karar mevcuttu. Ancak tesisin kapatılmaması yönünde daimi bir baskı vardı. Tesisteki yunus ölümlerini gündeme taşımamız ile Yunuslara Özgürlük Platformu ve Hayvan Hakları İzleme Komitesi olarak ölümler hakkında yaptığımız şikâyet neticesinde süren soruşturmada, tesis sahipleri ile Tarım ve Orman Bakanlığı’ndaki yetkililerin ihlal ve ihmalleri belgeleriyle ortaya çıktı.

Yunus ölümleri daha fazla gizlenemeyerek kamuoyunun artan tepkisine yol açtı ve delillerimiz herhangi bir kurum tarafından tesisi aklanamayacak hale getirdi. Bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı açıkladık ve hazırlıklarımıza başladık. Bu süreçte deprem sebebiyle yaşadığımız yoğunluk dolayısıyla henüz bu suç duyurusunu yapmadan ve hazırlıkları devam ederken tesisin kapatıldığı ve deniz içi-dışı tüm yapıların söküldüğü bilgisini aldık.

Yunuslara ne oldu?

Hayatta kalan iki yunusun tesis kapanmadan önce Antalya’daki Dolphinland’e (yeni adıyla Waterhill Park)’a gönderildiği bilgisini almıştık. Hak savunucularının yıllardır bu hayvanların ömür boyu korunması, rehabilite edilebilenlerin yaşam alanları olan denizlere geri bırakılması yönündeki çağrısı 2010’dan beri yok sayılıyor. Türkiye’de yunus parkları mevcutken ve yıllardır yasaklanmıyorken, deniz memelilerinin rehabilitasyonunu sağlayabilecek bir merkez hala yok. Bir kez yaşam alanından koparılan, dişleri çekilen, küçücük havuzlarda yaşamak zorunda bırakılan yunusların doğal yaşama tekrar adapte olmaları ancak kapsamlı bir rehabilitasyon süreciyle mümkün. Tarım Bakanlığı tüm çağrılarımıza rağmen 5199 sayılı kanunun 24. maddesini yıllardır uygulamadığı, hayvanlara el koymadığı için yunuslar birer meta gibi başka bir hayvan hapishanesine gönderiliyor. Burada sevinilebileceğimiz tek husus, denetimsizlik sebebi ile rahat bir şekilde kapasite artırımına gidebilecek bir yerin kapatılması ve daha fazla tür ve sayıda hayvanı artık esarete alamayacak olmasıdır.

Yunuslar yeniden doğaya dönebilir mi?

Yunus parkı sahipleri fiziksel ve psikolojik tahribat sebebiyle doğaya geri dönemeyecek durumdaki “bazı” yunusların, oluşturulacak deniz koruma alanlarında (rehabilitasyon merkezlerinde) insan sömürüsünden uzak bir şekilde ömürlerini tamamlayabileceklerini özellikle belirtmiyor. Bunu, rant kapılarını kapatmamak için gerekçe olarak ileri sürüyorlar ve yunuslar için tek seçeneğin parkların açık kalması gibi yansıtıyorlar. Oysa esaretin olumsuz etkilerini derinlemesine yaşamamış olan doğaya geri dönebilecek yunuslar, oluşturulacak deniz içi rehabilitasyon alanında uzmanlar eşliğinde kendilerini toparladıktan sonra denize dönebilir; dönemeyecek durumda olanlar da son günlerine kadar burada korunarak huzurlu ve sömürüsüz bir yaşam sürebilirler.

Dolphin Project’ten Richard O’Barry ile son 10 yıldır rehabilitasyon desteği için irtibattayız; ancak bakanlık hayvanlara el koymadığı ve rehabilitasyon için deniz içi alan sağlamadığı sürece uzmanların dahil olması da mümkün olmuyor. Bu sebeple bakanlığa çağrıların ve baskıların devam etmesi son derece önemli 5199 sayılı kanunun 24. maddesini uygulama ve Türkiye’de rehabilitasyon merkezi oluşturma konusunda. Ek bilgi almak için, O’Barry’nin “Tutsak Yunusların Rehabilitasyonuna Yönelik Protokol” adlı dokümanını TR çevirisiyle bu sayfanın altında bulabilirsiniz.

Ayrıca 2010’da farklı şartlar altında Fethiye’deki yunus parkından kurtarıldıktan sonra Born Free ve Türkiye’deki deniz memelisi uzmanları ile uzman veteriner hekimler tarafından rehabilite edilip takibi yapılan, 2012’de yeniden özgürlüklerine kavuşan Tom ve Misha‘nın Maviye Dönüş öyküsünü izleyebilirsiniz.

Özetle, tutsak yunusların rehabilitasyonu mümkün. Temel sorun; Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere ilgili kurumların yasal yükümlülüklerini uygulamaması, alan tahsis etmemesi, fon ayırmaması ve uzman STK’lar ile koordineli şekilde yunusların korunmasına yönelik herhangi bir sorumluluk almaması ve iyi niyet sergilememesi.

Türkiye’de yunus parkları

2010 yılında Fethiye’de, 2013 yılında Kaş’ta uzun süreli, eşzamanlı ve kitlesel mücadelemiz ile iki hayvan hapishanesi kapatılmış, İzmir ve İstanbul-Tuzla’daki yine çabalarımızla engellenmiş olsa da, Türkiye’de hâlâ İstanbul’da, Kuşadası’nda, Bodrum’da ve Antalya’nın farklı ilçelerinde birden fazla olmak üzere çok sayıda yunus parkı var. Sanılanın aksine, Hayvanları Koruma Kanunu’na 2021 yılında yapılan değişiklikle yunus parkları kapatılmadı. Rehabilitasyon sorumluluğunu üzerine almak istemeyen bakanlık, yunus parklarına çalışmaları için 10 yıllık süre tanıyarak “yeni yunus alınamaması, üretim yaptırılmaması” yönünde sözde bir yaptırım getirdi.

Ancak denetimin dahi olmadığını, bu parkların yeni yunus alımına devam ettiğini, üretimin yapıldığını zaten bilmekle beraber, Marmaris soruşturma dosyasında bu durumu bizzat yasal olarak belgelemiş olduk.

Tarım Orman Bakanlığı’nın “denetim” ekibi tarafından tutulan belgelerde; Türkiye karasularından yunus avı yasak olmasına rağmen hayvanların menşeilerinin dahi sorulmadığı, üretim yasak olmasına rağmen tesiste hamile yunusların bulunduğu, kaybedilen yunusların hasta olduğu ve çok sayıda antibiyotiğe maruz bırakıldığı, daha önce görülmesine rağmen “sözlü olarak bilgilendirme” ve “gözle muayene” neticesinde yunus parkı sahiplerine bırakılıp geri dönüldüğünü belgeleriyle gördük.

Yunus parklarının hepsi derhal kapatılmalı, tutsak edilen tüm hayvanlar koruma altına alınmalıdır. Çünkü yunusların ve mors, fok, beyaz balina gibi tutsak edilerek gösteriye zorlanan diğer deniz memelilerinin yaşam alanlarından bir kez kopartılması, geri dönüşü uzun ve zorlu olan bir süreç yaratmaktadır.

Türkiye karasularında yunus yakalamak 1983’ten beri yasak, ancak yasadışı olarak canlı yunus yakalandığına dair ihbarları yıllardır alıyor ve TBMM dahil yetkili kurumlarla paylaşıyoruz. Ancak Türkiye’deki tutsak yunuslar kimliklendirilmediği, veritabanında halka açık paylaşılmadığı ve denetimsizlik ile cezasızlık bakanlık ve iktidar tarafından sürdürüldüğü için, takibi neredeyse mümkün değil. Kanunen yeni yunus alımının yasaklanmış olması, bu sebeple işlevsiz bir düzenleme anlamına geliyor. Sömürüye dur demek amacıyla hayvan özgürlüğü mücadelesi verenlerin hayvanların koruma altına alınması konusunda doğrudan müdahil olması “hayvanların mal statüsü” sebebiyle mümkün değil. Hayvanları koruma altına alma yetkisinin kanunen Tarım ve Orman Bakanlığı’nda olması ve yine bu maddenin uygulanmaması sebebiyle, hayvanlar yaz-kış sezonlarında tesisler arasında alım, satım ve kiralama gibi işlemlere konu edilmeye devam ediliyor.

Marmaris yunus parkı vakasında bir kez daha gördük ki; kamuoyu baskısı olmaksızın eylemler, imza kampanyaları ve hukuki mücadele, rantın büyük olduğu hayvan sömürü sektörlerini engellemeye tek başına etki etmiyor.

Yunus parklarının, hayvanat bahçelerinin, akvaryumların kapatıldığı, hayvanları esir etmenin ve öldürmenin yüksek cezai yaptırımlara tabi tutulduğu bir kanunun yapılması için hepimiz yeni dönemde yetkili kurumlara ve milletvekillerine baskı yapmaya devam etmeliyiz.

Hayvan hapishanelerine gitmemeli, kapatılması için çağrı yapmalıyız. Son kafes kırılana dek mücadelemiz sürmeli.