9 Kasım, İstanbul – Hayvan özgürlüğü aktivistleri bugün, iki sene önce hayatını kaybeden hak savunucusu Burak Özgüner’i anmak ve hayvan hapishanelerinin kapatılması çağrısını yinelemek için İstanbul Eyüp’te bulunan İstanbul Dolphinarium’un önünde bir eylem gerçekleştirdi.
Aktivistler, oklarla yunus parkını işaret ederek yerlere “işkencehaneye gider”, “sömürü merkezine gider”, “hapishaneye gider” yazdı. Gelen yabancı turistlere İngilizce seslenerek zulme ve hayvan sömürüsüne ortak olmama çağrısı yaptı.
Hukuk, etik ve bilim dışı işkence merkezleri
Yunus parkı çalışanlarının darp etmeye çalışırken haklarında dava açmakla tehdit ettiği aktivistler basın açıklamasında; 2008 yılında dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Kadir Topbaş tarafından açılan, Aqua World Turizm Ticaret Limited Şirketine ihale edilen İstanbul Dolphinarium’da yaralanan ve hayatını kaybeden yunuslara, morslara, foklara ve belugalara yönelik resmi başvuruların dikkate alınmadığını, bu tesise hiçbir hukuki yaptırım uygulanmadığını belirten aktivistler, 190 binden fazla kişinin imzasıyla kapatılması talep edilen bu tesisin bir hayvan hapishanesi olduğunu vurguladı.
4 farklı şehrine bulunan 10 yunus parkının işkence merkezi olduğunu, bu tesislerin tek seansı 2000 ila 3500 euro arasında değişen “yunusla terapi” adı altında engelli bireylerin, otizm, down sendromu, asperger sendromu gibi nöroçeşitlilik biçimlerine sahip bireylerin ve ailelerinin umutlarının sömürüldüğü ticarethaneler olduğunu söyleyen aktivistler, bu 10 tesisin 2000’li yılların ortalarında, AKP iktidarında, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere diğer ilgili kamu kurumlarının ve yerel yönetimlerin hukuk dışı girişimleriyle açılmış olduğunu hatırlattı.
“Eminiz ki Burak da kendisini hayvanların özgürlüğünü savunduğumuz bir eylemle anmamızı isterdi”
Hak savunucuları basın açıklamasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun resmi hesabından yayınlanan “İstanbul’un Yunusları” belgeselini hatırlatarak belgeselde doğa ve hayvan korumaya yapılan vurgunun samimi olması için “sistematik zulüm” içeren ve eski yönetimin “kirli bir mirası olan” bu tesisin kapatılması gerektiğini söyledi.
Ekrem İmamoğlu’na seslenen hak savunucuları “İstanbul Dolphinarium’u kapatın, insan sömürüsünden uzak bir şekilde ömürlerini tamamlamaları için tutsak edilen hayvanları koruma altına alın. İstanbul’da tutsak deniz memelileri için bir rehabilitasyon merkezi kurulmasına ön ayak olun ve örnek bir belediye başkanı olarak yaşam hakkından taraf olun,” çağrısında bulundu.
“Artık yeter!”
Basın açıklamasında ayrıca Türkiye’deki yunus parkları ve hayvanat bahçelerinin artması ve büyümesinin nedeni olarak AKP’ye seslenen ve bunu engellemek için yeterli muhalefeti göstermeyen TBMM’ye çağrıda bulunan hak savunucuları, Hayvanları Koruma Kanunu’ndaki yeni düzenlemelerin göstermelik olduğunun altını çizdi ve AKP milletvekilleri ile yunus parkı sahipleri arasındaki yakın ilişkilere dikkat çekti.
Basın açıklamasında “Sonuç olarak, yenilenen kanunda yunus gösteri merkezleri kapatılmamış, ticari faaliyetlerini sürdürebilmeleri için işkence merkezlerini işleten iş insanlarına bir 10 yıl daha izin verilmiştir. Günde en az 60 bin euro, yani yaklaşık 650 bin TL kazanan bu ticarethanelere, yeni bir hayvan getirilmesi durumunda kesileceği belirtilen para cezası ise 25 bin TL olarak kanunda yerini almıştır. Yine göstermelik, yine gülünç bir kararla…” denildi.
Basın açıklamasında bu tesislere giden ziyaretçilere de seslenen aktivistler; aileleri ve yakın dostları olan, denizlerde kilometrelerce mesafe kat edebilen, yüzlerce metreye dalabilen, hissedebilen duygulu varlıklar olan hayvanların esir edildiği, “yaşayan ölülere” dönüştürüldüğü bu sömürü merkezlerine gitmeme ve destek olmama çağrısı yaptı. Açıklamada “Hayvanların doğuştan gelen haklarıyla ‘bizim için’ değil, ‘bizimle birlikte’ bu gezegende yaşadıklarını unutmayın,” denildi.
Aktivistler basın açıklamasını “Biz, 9 Kasım’da, yıllardır omuz omuza mücadele veren dostları ve ortak ideallerimiz doğrultusunda özgürlük mücadelesi veren aktivistler olarak, hem hayatımızda hem de hayvan hakları mücadelesinde yerini dolduramayacağımız bir kaybı, Burak Özgüner’i bugün burada anarken, aynı zamanda Türkiye’de insan menfaatleri uğruna çeşitli endüstrilerce hapsedilen, işkence gören ve hayatını kaybeden milyarlarca hayvanı anıyoruz,” diyerek sonlandırdı.
Kuzey Buz Denizi’nden klorlu beton havuzlara
Türkiye’deki yunus parklarında yalnızca afalina türü yunuslar değil, aynı zamanda beluga olarak bilinen ve Kuzey Buz Denizi’ne ait türler olan beyaz balinalar, morslar ve kürklü foklar da tutsak ediliyor.
Kamunun erişimine açık olan uluslararası CITES belgelerine göre, 2005-2017 yılları arasında Türkiye’ye ithal edilen afalina türü 75 yunusun 34’ünün Japonya’nın yunus sürek avıyla ünlü ‘katliam koyu’ Taiji’den getirildiği biliniyor. Bu 75 yunustan 57’sinin ise (yüzde 76’sı) okyanuslardan ve ailelerinden koparılarak esarete alınmış durumda.
Deniz memelisi uzmanları; esarete alındıktan sonraki ilk bir ay içinde özellikle yunusların ölüm oranlarının altı kat fazla olduğunu, doğada 50 yıl yaşayabilen yunusların esarette en fazla 12 ila 15 yıl yaşadığını ve ölüm oranlarının da esarette yüzde 60’a ulaştığını raporlamış durumda. Esarette dünyaya gelmiş yunusların yüzde 52’sinin ise, bir yaşını bile dolduramadan hayatını kaybettiği gözleniyor.
2010’da Alanya’daki Sealanya adlı yunus gösteri merkezinde dört yunusun art arda hayatını kaybetmesi, 2011’de Eyüp’teki İstanbul Dolphinarium’da bir morsun açık yaralarıyla gösteriye zorlanması, 2013’ün Ağustos ayında Antalya Kemer’deki yunus parkında bir yunusun hayatını kaybetmesi ve ölümünün gizlenmesi, Türkiye’de basına yansıdığı için bilinen, resmi başvurulara ve kitlesel protestolara rağmen hiçbir yaptırımla sonuçlanmamış olan vakalardan bazıları.
Basın açıklamasının tamamını okumak için bu Google Drive bağlantısına tıklayabilirsiniz.