- Yaklaşık iki yıl boyunca yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde boykot edilen park, ciddi bir kamuoyu baskısı nedeniyle iki yıl sonunda yine ruhsat alamamış, bu nedenle istedikleri gibi “bir türlü iş yapamamış” ve ciddi bir ekonomik krize uğradığı için burada esaret altındaki iki yunusu Kemer’deki gösteri merkezine sessiz sedasız taşımıştır. Sonunda park, fiili olarak kapanmıştır.
- Kira süresi Ocak 2014’te dolacak olan yunus parkının hukuki anlamda resmen kapatılması ise ancak bu tarihte gerçekleşecektir. Aradaki bu süre boyunca kira sözleşmesinin yenilenmemesi için mücadelemizi sürdüreceğiz ve resmi kurumlardan Kaş için utanç kaynağı olan bu deniz hapishanesinin tamamen ortadan kaldırılmasını talep edeceğiz. Bu alanında, yunus parkı yerine, Kaş’ın doğa koruma anlayışına uygun bir tesise dönüşmesi, diğer bölgelerdeki yerel yönetimlere de örnek olacaktır.
- Yunus gösteri merkezinin fiili olarak kapanması, büyük bir mücadelenin ve uzun süreli, etkili ve birden fazla ayağı olan bir kampanyanın sonucunda gerçekleşmiştir. Yerel STK’lar başta olmak üzere Kaş sakinlerinin, sanatçıların ve yazarların süreç boyunca verdiği daimi ve farklı aşamalardaki destekleri sayesinde Türkiye’de yunus parklarına karşı Fethiye-Hisarönü’nden sonra ikinci büyük adım atılmış, oluşan kamuoyu baskısı ve toplumsal duyarlılık sonucunda işletmeciler “elini kolunu sallaya sallaya” hayvanlar üzerinden ticaret yapmaya başlayıp “işlerini” büyütememiştir. Bundan böyle her geçen gün bilinçlenen insanların sayısının artması nedeniyle, hayvan ticareti yapanlar için hiçbir şey eskisi kadar kolay olmayacaktır!
- Bu mücadele, hayvanların esareti üzerinden “ceplerini doldurmak isteyen tüccarlara” karşı önemli ve umut veren gelişmelerden biridir. Türkiye ve dünya çapında toplanan imzalar, suç duyuruları, resmi bilgi edinme başvuruları, eylemler, sosyal ağlar ve basın yoluyla kamuoyu bilinçlendirme çalışmaları sayesinde, bireylerin katılımıyla tek bir vücut olunmuş, tek bir amaç için mücadele verilmiştir. Bu, bir “zafer” değil, insanların küçümsenemeyecek gücü ve hayvan hakları konusunda atılmış etkili adımlardan biridir.
Yunusların tutsaklığı ve sağlık sorunları sürüyor. Sağlık kontrolü ve koruma talep ediyoruz.
- Kemer’e taşınan iki yunusun esareti maalesef sonlanmamış, sorun, halihazırda varolan başka bir deniz hapishanesine taşınmış, yunuslar ise, bir kez daha ticari bir mal gibi oradan oraya kamyonlarla taşınmıştır.
- Nisan 2013’te Kaş’ta kalan son iki yunusun deniz kafesinde fotoğrafları çekilmiş, yunusların sağlık durumlarının çok kötü olduğu, dişlerinin bile olmadığı tespit edilmiştir. Bu nedenle Kemer’e taşınan bu iki yunusa uzman yunus veterinerleri tarafından sağlık kontrolü yapılması ve 5199 sayılı kanunun ilgili maddelerince yunusların tedaviye/koruma altına alınmaları için iki hafta önce harekete geçtik. Vatandaşlık haklarımız ve bilgi edinme kanunu kapsamında hazırladığımız mektubumuzu, bu hafta başında web sitemizde ve sosyal ağlarda paylaştık. Herkesten katılım bekliyoruz:
- Yunusların rehabilite edilerek doğaya salınması imkânsız değildir. Uzmanlar tarafından yönetildiğinde ve rehabilitasyona açık tutsak yunuslar tespit edildiğinde, pahalı bir süreç olmasına rağmen sponsorlarla aşılamayacak bir durum da değildir. Üstelik “yunuslar rehabilite edilip doğaya geri dönemez” diyenler, maalesef ki onların esaret altında ölümü beklerken sonuna kadar çalıştırılmasını destekliyor demektir.
- Bu nedenle Yunuslara Özgürlük Platformu, tutsaklıktan kurtarılan ve rehabilite edilmesi güç olduğu tespit edilen yunusların ölümüne çalıştırılması yerine, onlar için başka bir seçenek daha olduğunu biliyor ve devlet tarafından sağlanacak sakin bir koyda, ömürlerinin sonuna kadar çalıştırılmadan bakılabilecekleri bir alan talep ediyor.
Hukuksuzluklar ve güncel dava süreci
- Ruhsatsız olmasına rağmen 2012 Mayıs’ında içeri müşteri kabul edip yunuslarla yüzmesi için müşteriden para alırken çekilen fotoğraflarıyla suçüstü yakalanan işletmeciler, Kaş Belediyesi’ne şikayet edilmiştir. Bunun üzerine yunus parkı Mayıs sonunda mühürlenmiş, içeri yalnızca sağlık durumu yeterince kötü olan yunusların beslenmesi için bakıcının girmesine izin verilmiştir.
- Mayıs’ta mühürlenen Kaş Yunus Parkı’nın, kapısı mühürlü olmasına rağmen, ruhsatsız şekilde ikinci kez para karşılığında müşteri kabul ettiği Kasım 2012’de yine fotoğraflarla kanıtlanmış ve Kaş Belediyesi’ne bildirilmiştir.
- Bir türlü “işyeri açma ve çalışma ruhsatı” alamayan park işletmecileri, adlarının karıştığı ve basına yansıyan hukuksuzluklara, büyük kamuoyu baskısına ve etik sorunlara rağmen, ruhsat vermeyen ve parkı mühürleyen Kaş Belediyesi’ne Ocak 2013’te dava açmıştır. Dava hala sürüyor. Sürecin çok yakında yunusların lehine sonuçlanmasını ve parkın ruhsat almasına hukuki anlamda bir kez daha engel olunacağını umuyoruz.
Denizcilik Müsteşarlığı “seyire aykırılık yoktur” belgesi vermiştir; ruhsat değil.
- Tesis işletmecileri, konuya uzak olanların aklını karıştırmak ve mücadeleyi zayıflatmak için çeşitli açıklamalar yapmaktadırlar. En son Radikal Gazetesi’nde kendilerine ulaşan Serkan Ocak’a yaptıkları yanıltıcı beyanlarla dolu açıklama şudur: “Taşınma tamamen ekonomik nedenlerden kaynaklanıyor. Tesisin kapanması söz konusu değil. (…) Kaş Belediyesi tesisi mühürledi. Dava açtık. Tesisinin Türkiye kanunlarına göre hiç bir aykırılığı yok. Yer milli emlaktan kiralandı. İşletme ruhsatı Ulaştırma Bakanlığı Denizcilik Müsteşarlığı’ndan alındı. Tesis 2005’te Kaş Belediyesi tarafından imar planına yunus gösteri merkezi olarak işlendi. Hukuki olarak hakkımızı arıyoruz. Dava sonuçlanana kadar Kemer’de yunuslar çalışacak. Kaş’taki tesis kapanmayacak. Davayı kazanırken yunuslar yeniden Kaş’a gönderilip, orada çalışabilir.”
- Oysa Türkiye’deki yunus parkları işletme ruhsatlarını yerel yönetimlerden, il ve hatta ilçe belediyelerden almaktadırlar; deniz sınırları içinde olsa dahi (Örnek: Deniz sınırları dahilinde olan Bodrum-Güvercinlik yunus parkının sahip olduğu ruhsatta, tesisin faaliyet alanı içkili lokanta, tali faaliyeti de yunus gösteri merkezi olarak görülmektedir, ruhsat da Bodrum Bld. tarafından verilmiştir (!). Aynı şekilde Alanya’daki parkın ruhsatı da Türkler Belediyesi, yani bir belde belediyesi tarafından verilmiştir)
- İşletme sahiplerinin halkı yanıltmak adına yaptıkları açıklamanın doğrusu şudur: Denizcilik Müsteşarlığı, Kaş Yunus Parkı’nın deniz içinde olması gerekçesiyle, “seyir güvenliği” için denetimler yapmış ve denetimler sonunda “seyir güvenliğine aykırılık yoktur” belgesi vermiştir. Yani ortada Müsteşarlık tarafından verilen herhangi bir işyeri açma ve çalışma ruhsatı yoktur.
- Ruhsatlar bu parklara Belediyeler tarafından veriliyor ve Kaş Belediyesi’nden de bir türlü ruhsat alamadıkları için Belediye’ye dava açmış durumdalar. Zaten deniz kıyısının dibinde sığ bir yerde olan ve en fazla 40’ar m2’lik deniz kafeslerinin olduğu dar bir alanın “seyire aykırılık yoktur” belgesi alması kaçınılmazdır. Şaşırtıcı olan, bu belge ve çalışma ruhsatı başvurusu için, yaklaşık bir sene sonra, ruhsatsız çalışamayacaklarını anladıktan sonra harekete geçmeleridir.
- Tek doğru olan tesisin kiralanması ve imar planı hakkında söylenendir. Ancak geçmişte bu yer kiralanmış olabilir, imar planına böyle geçmiş olabilir. Artık devir değişti… İşletmeciler, bu izinleri eskisi gibi kolay alamayacak, alsalar bile iş yapamayacaklar! Dolayısıyla yaptıkları asılsız açıklamalarla Türkiye’deki tesis sahiplerinin bizleri daha fazla kandırmasına izin vermeyeceğiz.
- Her şeyden önce yunus parklarının tutsak canlılar için etik bir sorun olduğu, insan sağlığını ciddi anlamda tehdit ettiği artık Türkiye ve dünya çapında bilinmektedir!
Yeni yunus parklarının açılması yasalarla engellenmeli
- Esaret altındaki yunuslar ve deniz memelileriyle ilgili nihai hedefimiz yunusların özgürlüğüdür. Ancak bu kısa vadede gerçekleşecek bir ideal değildir. Bu nedenle idealimizden vazgeçmeden “yunuslara özgürlük” demeye devam edecek ve “yunus parkları kapatılsın” çağrımızı, yeni parkların açılmaması için gereken yasal düzenlemelerin acilen yapılması talebimizle birlikte her fırsatta yineleyeceğiz.
- Bu süreçte yunus parklarıyla ilgili bilinmeyen tüm gerçekleri, hukuksuzlukları, tehlikeleri ve etik sorunları herkesle paylaşmaya devam edecek, esaret altındaki tüm deniz memelilerinin ve tüm tutsak hayvanların özgürlük ve doğal yaşam ortamlarında insan sömürüsünden uzakta yaşama hakkı olduğunu hep birlikte savunacağız.