Japonya’nın Taiji Koyu’nda her yıl dünyanın gözü önünde yapılan yunus sürek avının “2020/2021 sezonu” 1 Mart 2021’de sona erdi.
Altı ay süren katliam sezonunda koy 46 kez kana bulandı; çizgili yunuslardan afalinalara, grampus’lardan pilot balinalarına kadar dokuz farklı yunus ve balina türünden en az 547 birey öldürüldü, 140 yunus gösteri merkezlerine satılmak üzere esarete alındı. Nedeni bilmemekle birlikte, 2019/2020 katliam sezonuna kıyasla bu yıl daha az yunusun (-37 birey) esarete alındığı bildirildi.
Sürek avının yarattığı kaos ve travma ise pek çok yunusun hayatını kaybetmesine neden oldu, fakat ölümleri kayıtlara geçmedi.
Yıllardır Taiji’de saha gözlemi yapan, çektikleri video ve fotoğraflarla katliamı kaydederek dünyaya duyuran Dolphin Project, bu yıl Life Investigation Agency (LIA) ile birlikte hareket ederek tüm süreci belgeledi.
Genç ve erişkin yunuslar balıkçılar tarafından metale vurularak çıkarılan yüksek seslerle sürek avı boyunca rahatsız edilerek sürüler halinde koyun sığ sularına sıkıştırıldı. Bu süreçte yorgun düşen yunusların bazılarında yaralanma vakaları tespit edildi.
Balıkçı ağlarına takılan balinalar
Koyun açıklarında ise balinaların dalyan adı verilen sabit balıkçı ağlarına yakalandığı üç ayrı vaka tespit edildi. Balinalardan biri kambur balinaydı ve ağa yakalandıktan sonra serbest bırakıldı. Bir başka kambur balina da ölü bulundu.
Fakat balina avcılığında en fazla öldürülen türlerden biri olan Mink balinası, 19 gün boyunca ağlarda takılı kaldı ve dünya çapında kurtarılması için yapılan çağrılar cevapsız kaldı.
19. günün sonunda balıkçılar balinanın kuyruğunu bağlayıp başını suyun içinde zorla tutarak nefes almasını engelledi ve balinayı kasten öldürdüler. Balina yaklaşık 20 dakika boyunca can çekişerek yaşamını yitirdi.
Dolphin Project ekibi daha önceki yıllarda da balıkçı ağlarına takılan balinaları belgelemişti, fakat her geçen yıl tesadüfi ağa yakalanma vakalarının arttığını ve bu gidişatın endişe verici olduğunu vurguluyorlar.
Esarete alınan yunuslar
Koya hapsedilen yunusların bazıları yine insan için zehirli olabilecek düzeyde cıva içeren etleri için öldürülürken, bazıları da Türkiye dahil dünya çapındaki yunus parklarına satılmak için denizden koparıldı. Bazı günler sürülerin tamamı yok edildi.
Yunus “eğitmenleri” de hangi hayvanın tüm ömrünü esaret altında geçireceğine karar vermek için balıkçılarla işbirliği halinde koyda çalıştı.
Yunus parkı ve tematik akvaryum sahipleri sürdürdükleri hayvan istismarını ve yüz binlerce dolarlık hayvan ticaretini haklı çıkarmak için ziyaretçilere karşı “koruma” ve “eğitim” maskelerini kullanır. Ancak gerçek, Taiji Koyu’nun kana bulanan sularında gizli: Hükümetler yunus gösterilerine ve sözde yunusla terapi adlı ticari faaliyetlere izin verdikçe, bireyler ve kurumlar olarak bu gösterilere bilet aldıkça, yunuslar ailelerinden koparılmaya devam edecek; Taiji’deki katliam bizim suç ortaklığımızla sürecek.
Hayvanların tutsak edilerek sergilendiği, doğal yaşam ortamlarından koparılıp dünyanın bir ucunda ziyaretçilere sunulduğu hiçbir tesis eğitici, öğretici olamaz. Eğlenceli hiç olamaz.
Turizm geliri elde etmek amacıyla yüzlerce farklı türden hayvanın ait olmadıkları coğrafyalardaki kafeslere hapsedildiği hayvanat bahçeleri, bilmedikleri ve istemedikleri hareketleri yapmaları için açlık ve işkenceyle eğitildikleri hayvanlı sirkler ve yunus parkları hayvana şiddetin ve hayvan sömürüsünün vücut bulmuş halidir.
Türkiye ve Taiji bağlantısı
Yunuslara Özgürlük Platformu olarak elimizde bulunan bir sözleşme kopyasında Antalya’daki bir gösteri merkezinin, 2008 yılında 280 bin Amerikan doları karşılığında doğadan canlı yakalanmış 10 yunusu Taiji Whale Museum adlı esaret merkezinden satın aldığı, tek bir yunusa 28 bin dolar ödediği yazıyor.
Dolayısıyla Taiji’deki katliamın devam etmesine neden olan asıl unsur, yunusların her birini bugün yaklaşık 300 bin dolara satın almaya hazır olan yunus parkı sahipleri. İşletmecilerin müşteri kitlesi ise, bu hayvanların yunus parklarına nasıl ve nereden geldiklerini sorgulamadan yunus gösterilerine bilet alarak ve yunuslarla yüzme programlarına katılarak bu kıyıma dolaylı yoldan ortak olan kitleler.
Nitekim CITES resmi belgeleri 2005 – 2017 yılları arasında Türkiye’ye toplam 75 yunusun ithal edildiğini, 75 yunusun 34’ünün ise Japonya’nın sürek avıyla ünlü katliam koyu Taiji’den getirildiğini ortaya koyuyor.
CITES belgelerini daha detaylı incelediğimizdiyse, yunus parkı sahiplerinin asılsız beyanlarının aksine, Türkiye’ye ithal edilen yunusların %76’sının (57 birey) doğadan canlı yakalandığını, yalnızca %24’ünün (18 birey) yurtdışında esaret altında dünya getirildiğini biliyoruz.
İster doğadan canlı yakalansın, ister esaret altında dünyaya gelsin hiçbir hayvan turizm, eğlence, tedavi ve hayvan sevgisi adı altında ömür boyu hapse ve işkenceye mahkum edilemez.
Yunus gösteri ve terapi merkezlerine yönelik talep, şu anda Japonya’nın katliam koyu olarak bilinen Taiji’deki (ve Rusya ve Meksika’daki) yunus avcılığının ve Türkiye dahil dünya çapındaki yunus parklarına yönelik hayvan ticaretinin devam etmesine neden oluyor.
Yunus parkları yasaklanıp kapatılmadıkça, deniz memelisi ithalatına izin verildikçe Türkiye ve TBMM bu kanlı ticareti bizzat beslemeyi sürdürecek.