Hayvanların esaret altında tutulmasına son veren yasal düzenlemeler dünya çapında yaygınlaşıyor. Bunun son örneği Meksika’dan geldi. Mexico City eyalet bazında, deniz memelilerinin yunus parklarında tutulmasını, yunus gösterileri ve yunus terapisi seanslarında kullanılmasını yasaklayan bir dizi yasa ve yönetmeliği hayata geçiriyor.
Mexico City meclis oturumunda Hayvanları Koruma Kanunu tasarısı görüşmelerinde Çevre Komisyonu Başkanı Xavier López Adame’nin öncülüğünde karara bağlanan düzenlemeye göre;
Bundan böyle yunus ve balinaların da aralarında olduğu deniz memelileri, insanlarla etkileşimin yer aldığı yüzme programlarında, gösterilerde ve terapi seanslarında kullanılamayacak.
Eyaletteki mevcut yunus parkları ve tematik akvaryumlar ise, altı ay içinde, halihazırda himayeleri altında gösteriye zorlanan deniz memelilerini koruma altına alınacakları tesislere vermek zorunda kalacak.
Doğal yaşam ortamlarına olabildiğince yakın olan alanlarda koruma altına alınacak olan deniz memelileri, gösteriye zorlanmayacakları bu tesislerde insan etkisinden uzak bir şekilde ömürlerini tamamlayacak.
Yeni yasa maddelerini ihlal eden Mexico City’deki tesis ve şahıslar ise, 113 bin ila 300 bin peso (22 bin ila 60 bin TL) arasında para cezasına çarptırılacak.
Düzenleme, Resmi Gazete’de (Gaceta Oficial de la Ciudad de México) yayınlandıktan sonra hayata geçirilecek.
Daha önce İsviçre, Bolivya, Şili, Kosta Rika, Hırvatistan, Güney Kıbrıs, Macaristan, Hindistan, Nikaragua ve Slovenya gibi pek çok ülke, deniz memelisi ticaretini ve/veya hayvanlı gösterileri yasaklamıştı.
“Türkiye Meksika’yı örnek almalı, hayvan esaretine acilen son vermeli”
Yunuslara Özgürlük Platformu olarak 2014 yılında hazırlayıp dönemin Çevre Komisyonu’na sunduğumuz 18 sayfalık raporun özünü oluşturan, temelde tüm yunus parklarının ve deniz memelisi ticaretinin yasaklanmasını öngören madde önergesi, 2014 yılında AKP milletvekili Mehmet Metiner’in hiçbir etik ve bilimsel gerekçeye dayanmayan, ticari ve beşeri çıkarlar ışığında sunduğu itiraz doğrultusunda komisyonda reddedilmişti. Metiner, bu parkların ülke ekonomisine katkı sağladığını, sosyal-kültürel roller üstlendiğini iddia ederek, hiçbir bilimsel ve ahlaki temele dayanmayan insan-merkezci söylemlerle hayvan köleliğinin daha fazla meşrulaştırılmasını ve hayvan zulmünü haklı göstermeye çalışan esaret uygulamalarının sürdürülmesini talep etmişti.
Bu nedenle dünya çapında hayvan hapishanelerinin yasaklandığı ve Türkiye’de Hayvanları Koruma Kanunu’na yönelik değişikliklerin yeniden gündeme geldiği bugünlerde yaşam savunucuları olarak hep birlikte sesimizi daha fazla yükseltmemiz gerekiyor.
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba başta olmak üzere ilgili tüm kişi ve kurumlara çağrımızı yineliyoruz:
Hayvanat bahçesi, yunus parkı, hayvanların kullanıldığı sirkler, tematik akvaryumlar ve bunun gibi hayvanların eğlence ya da terapi amaçlı kullanıldığı işletmeler kurmak, işletmek ya da halihazırda yurtdışında kurulmuş olanların ülkemizde gösteri yapması için imkan sağlamak, organizasyon yapmak yasaklanmalıdır.
Mevcut işletmeler ise en fazla bir yıl süre verilmek üzere kapatılmalı, buralara hiçbir surette yeni hayvan getirilmemelidir. Mevcut tutsak hayvanların rehabilitasyonu ve doğaya salınması, salınamayacak durumda olanların doğal ömürlerini tamamlayıncaya kadar bakılması, bu işletmelerin mevcut sahipleri ile Bakanlık tarafından, STK’larla işbirliği halinde sağlanmalıdır.
Mevcut tesisleri belirli kurallara bağlayarak “lüks esaret” kavramını ve uygulamalarını savunan milletvekillerine ve sivil toplum kuruluşlarına itibar edilmemeli, bu tesislerin varlığını sürdürmelerine fayda sağlayacak herhangi bir standarttan uzak durularak tüm tesisler istisnasız bir şekilde kapatılmalıdır.
Tutsak deniz memelileri esaret altında neler yaşıyor?
Sürülerinden, ailelerinden ve doğal yaşam ortamlarından kopartılarak esaret altında tutulan deniz memelileri, doğal ortamlarına hiç benzemeyen tesislerde yaşadıkları yoğun stres nedeniyle sayısız hastalığa yakalanıyor, agresifleşerek kendilerine ve çevrelerindeki canlılara zarar vermeye başlıyor, “zoochosis” adı verilen ve ağırlıklı olarak tutsak hayvanlarda görülen, tekrarlayan anormal davranışlardan oluşan bir psikoza yakalanıyor.
Esarete girdikleri andan itibaren hayatları boyunca insanlar için eğlence unsuru olarak pazarlanan bu hayvanlar, sıkıntıdan, mutsuzluktan ve hareketsizlikten adeta birer yaşayan ölüye dönüşüyor; fiziksel yetilerini ve akli sağlıklarını yavaş yavaş yitiriyorlar.
Haber içeriği: OneGreenPlanet
Fotoğraf: WhatiVegan