Hayvanları gösterilerde kullanan eğlence parklarının, insanoğlunun hayvanlar üzerindeki hakimiyeti düşüncesini yanlış ve hiç de hoş olmayan bir biçimde dayatma biçimi olduğunu görebilmek için artık ille de bir hayvan hakları aktivisti olmak gerekmiyor.
Hayvanların esaretine karşı yürütülen çabalarda, bizleri esir hayvanların bulunmadığı bir dünyanın mümkün olduğuna inandıran ve Kosta Rika örneğinde olduğu gibi hayvanların esaretine karşı devleti ve halkıyla topyekun bir mücadele örneği veren ülkelerle omuz omuza ilerlediğimiz bir noktaya geldik artık.
Sosyal medya ve “Blackfish” belgeseli sayesinde, Amerikan halkı artık esaret altındaki hayvanların özgür kalmalarını istiyor. Yalnız aktivistler değil, toplumun her kesiminden Amerikalılar, günümüzde hayvanların esir tutulmalarını yoğun bir biçimde eleştirir hale geldi. Esaretin hayvanlar adına nasıl kötü sonuçlar doğurduğu gerçeği artık ulusal çaplı büyük medya kuruluşları tarafından da, artarak devam eden bir biçimde gözler önüne serilmekte.
Amerikan Ulusal Deniz Balıkçılık Hizmetleri (NMFS) adlı resmi kuruluş da bu konuyla ilgili ciddi bir çalışma içerisine girdi ve geçtiğimiz günlerde Lolita isimli orcanın tutsaklığına son verilmesi hakkında bir kamuoyu araştırması yaptı. Lolita’yı “Blackfish” filminde izlediğimiz yakalanışıyla ilgili görüntülerden tanıyoruz. Yakalanmadan önce Pasifik Okyanusu’nda birlikte özgürce dolaştığı orca topluluğunun Tehlike Altındaki Türler Sözleşmesi hükümleri dahilinde korunuyor oluşu sayesinde, özgürlüğüne yeniden kavuşabilmesi artık an meselesi gibi görünüyor.
İşte hayvanları tutsak eden eğlence parklarını boykot etmeniz için beş neden:
1. YAKALAMA YÖNTEMLERİ
Ne yazık ki hayvanlar, tutsak edilmelerinin bedelini hep ağır biçimde ödemektedirler. Lolita’nın yakalanışının görüntüleri, gerçekten unutulması zor sahneler içeriyor. Vahşi av sırasında, orcalar önce patlayıcılar kullanılarak bir koya sıkıştırılıp ağlarla çevreleri sarılıyor, sonra anneler yavrularından kasıtlı olarak uzaklaştırılıyor (hatta ne yazık ki annelerden biri yavrusunu ağlardan kurtarmak isterken “boğularak” ölüyor) ve sonuç olarak ne acıdır ki pek çok orca bu vahşi avda hayatını kaybediyor! Ve tüm bu vahşet, akvaryumlara ve eğlence parklarına bu güzel canlıları satarak para kazanmak isteyen bir grup insan tarafından gerçekleştiriliyor!
Amerika Birleşik Devletleri’nin Washington Eyaleti’ndeki Puget Sound bölgesinde yaşanan yukarıdaki korkunç olaya benzer bir biçimde, Japonya’nın Taiji bölgesindeki yunus avı da, yunusların önce bir koya sıkıştırılıp kaçış yollarının kapatılmasıyla başlamaktadır.
En güzel görünümlü birkaç yunusun akvaryumlar ve eğlence parklarına satılmak amacıyla ayrılıp yakalandığı avda, geri kalan tüm yunuslar, etleri için acımasızca katledilmektedir. Bu katliamda deniz memelilerini gösterilerinde kullanan eğlence parklarının da parmağı vardır desek yanılmış olmayız herhalde.
Eğlence parklarında yunus gösterileri izlemekle, Taiji’de her yıl düzenli olarak aynı dönemde yapılan bu katliamı desteklemiş olursunuz.
Hiç kimsenin bile bile buna destek vermeyeceğini düşünüyoruz, sizce haksız mıyız?
2. ÖLÜM
Hayvanlar tutsak edildiklerinde vaktinden önce ölmektedirler çünkü tutsaklık koşullarında sosyal, fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları yeterince karşılanamamaktadır. Bu durum, hayvanların özlerinde tutsaklığa ait olmayışlarıyla ilişkilendirilebilir. Bunun yanı sıra, insan eliyle ve zorla, aslında bir parçası olmadıkları bir hayvan topluluğu içerisinde yaşamaya zorlandıklarında da, birbirlerine ciddi, hatta ölümcül zararlar verebilmektedirler.
2013 yılında, ABD’nin Texas Eyaleti’ndeki bir hayvanat bahçesinde yaşamakta olan bir erkek aslan, dişi bir aslana saldırmış ve dişi aslan bu saldırıda aldığı ölümcül yaralardan ötürü hayatını kaybetmiştir. Böyle bir olaya, aslanların doğal yaşam ortamlarında çok daha nadir rastlanmaktadır. Hayvanların esaret altında tutulmalarından kaynaklanan stresle bağlantılı bir başka olay da, yine ABD’nin San Diego şehrindeki SeaWorld eğlence parkında yaşanmıştır. Söz konusu trajik olayda, iki orca birbirleriyle ölümcül bir kavgaya tutuşmuş ve ne yazık ki bu orcalardan birisi, hem de yavrusunun gözleri önünde korkunç bir şekilde can vermiştir. Hayvanların doğalarına uygun olmayan yapay yaşam ortamlarında yaşamaya mecbur bırakılmaları, böyle ölümcül sonuçlar da doğurabilen yüksek stres seviyelerinin başlıca sebebidir.
Bu tip yapay yaşam ortamlarındaki ölümcül vakalarda sadece hayvanlar değil, kimi zaman da hayvanların bakıcıları, eğitmenleri, hatta eğlence parkının ziyaretçileri de canlarından olabilmektedirler.
Örneğin, geçtiğimiz günlerde, ABD’nin Missouri Eyaleti’ndeki bir hayvanat bahçesinde çalışan bir hayvan bakıcısı, beslemek için kafesine girdiği bir fil tarafından saldırıya uğrayıp yere düşürüldükten sonra, fil tarafından ezilerek feci bir şekilde can vermiştir. Yine bir başka olayda da, “Blackfish” filminde izlediğimiz orcalardan biri, bugüne dek üç insanı öldürmüştür ve tutsak edilmiş orcaların sebep olduğu başka birçok ölümlü vaka da kayıtlara geçmiştir.
Hayvanları esaret altında tutmak, günümüz dünyasında yeri olmayan, çok tehlikeli bir olgudur. Hem hayvanlar, hem de insanlar, bu tutsaklığa dayalı endüstrilerin para kazanma hırsıyla yaptıkları yanlış uygulamalara karşı korunma ihtiyacındadırlar!
3. SAĞLIK SORUNLARI
Hayvanlar tutsaklık altında, doğal yaşamlarında asla yaşamayacakları pek çok sağlık sorunuyla karşı karşıya kalabilmektedirler. Örneğin, flamingolar ve filler, tutsak yaşadıkları doğal olmayan yaşam ortamlarında ayaklarıyla ilgili ciddi problemler yaşamaktadırlar. Şempanzelerin ölümcül bile olabilen kalp hastalıkları yaşadıkları da gözlemlenmektedir. Yine fillerde, ayak hastalıklarıyla birlikte, kilo problemleri de görülmektedir.
Kilit altına alınmış 255 fil üzerinde çalışmalar yapan araştırmacılar, üzerinde çalıştıkları fillerin yüzde 75’inde fazla kilo problemi olduğu bulgusuna ulaşmışlardır. Sözü edilen fillerin üçte ikisinde ise, ruh sağlıklarının bozuk olduğunun göstergesi olarak kabul edilebilecek belirgin ve abartılı tikler gözlemlenmiştir. Orcaların da esaret altındayken davranış bozukluklarına yol açan ruhsal problemler yaşadıkları bilinen bir gerçektir.
Doğal yaşam alanları olan okyanus ve denizlerde orcalar, günde ortalama yüz altmış kilometrelik bir mesafe yol alırlar. İddia edilenin aksine, şu anda orcaların içinde tutulduğu hiçbir havuzun büyüklüğü, kat etmeleri gereken bu günlük mesafenin yanına bile yaklaşamamaktadır. Bu havuzlarda orcalar yiyecek elde edebilmek için bazı “numaralar” yapmaya zorlanmaktadırlar ve bu “eğitim” tarzı, orcaları doğal yaşamlarındaki içgüdüsel davranış özelliklerinden uzaklaştırmakta, onları aslında sahip olmadıkları yapay bir kimliğe büründürmektedir.
Doğanın kusursuz bir dengesi vardır ve doğal yaşamlarında bulunan hiçbir hayvanda fazla kilo ya da ruhsal rahatsızlık gibi durumlar gözlemlenmez!
4. TUTSAKLIK
Sözünü ettiğimiz bu üç nedenin özünde hayvanların tutsak edilişi yatmaktadır. Hayvanların esareti ne acıdır ki kimi zaman onları koruma kisvesi altında gerçekleştirilmektedir. Bize göre, tüm diğer nedenlerin temelini oluşturmasından ötürü tutsaklık, bu tür eğlence parklarına gitmemeniz için en önde gelen nedendir!
2013 yılında, Amerikan Balık ve Doğal Yaşam İdaresi (USFWS) isimli resmi kuruluş, Tehlike Altındaki Türler Sözleşmesi hükümlerinde “tehlike altındaki tür” olarak geçen şempanzelerin bu statüsünün, sadece doğal yaşam alanlarındakilerle sınırlı kalmayıp, kilit altında tutulan diğer tüm şempanzeleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi isteğini gündeme getirmiştir.
Bunun yanı sıra, yine geçtiğimiz günlerde, Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH), sağlıkla ilgili deneylerde kullandıkları dokuz babunu “emekliye ayırmış” ve bundan sonraki yaşamlarını Born Free USA adındaki maymun barınağında, doğal yaşam ortamlarında sağlıklı ve huzurlu bir biçimde geçirebilmeleri için gerekli altyapı ve ortamı hazırlamışlardır. Aynı kuruluş, ellerindeki toplam 360 şempanzenin 310 tanesini daha, yakın gelecekte birkaç farklı doğal yaşam barınağına göndereceklerini, 50 tanesini ise sağlıkla ilgili bilimsel deneylerde kullanmak amacıyla ellerinde tutacaklarını açıklamışlardır.
Son üç yılda, PETA ve The Nonhuman Rights Project adlı sivil toplum kuruluşları da, hayvanların insan olmayan bireyler kabul edilmeleri için kapsamlı bir mücadele başlatmışlardır.
PETA, 2011 yılında SeaWorld adlı eğlence parkına karşı, gösterilerinde kullandığı beş orcanın gösteri yapmaya zorlanıp köle gibi yaşadıkları gerekçeleriyle dava açarak bu konuyla ilgili yasal bir süreç başlatmışlardır.
Hayvanları tutsak etmenin, gösterilmeye çalışıldığı kadar da sağlam bir yasal zemini yoktur ve zaten olmamalıdır da! SeaWorld, Dünya Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Birliği’nin (WAZA) akredite edilmiş tesisler listesine girmeyi başarırsa, bu karar düzenleyici kurumlar hakkında ne düşünmemize neden olacak dersiniz?
*(İnsanın temel haklarının hayvanlara da verilebilmesi önünde bizler hiçbir mantıklı engel göremiyoruz, peki ya siz?)
5. TEK KELİMEYLE, BAŞLI BAŞINA “YANLIŞ”
Eğer saydığımız bu dört neden hala sizin için yeteri kadar açıklayıcı olamadıysa, şimdi daha keskin konuşalım: Hayvanları esaret altında tutmak büyük bir hata ve insanlık ayıbıdır!
Flamingolar normalde Danimarka’da yaşamazlar. Kutup ayılarının Arjantin’in yakıcı güneşi altında ne işleri var? Ve balinalar… Onları bir küvette yaşamaya zorlamaya hakkımız yok.
Eğlence parkları, kendilerinin yansıtmaya çalıştıkları kadar “büyük” işletmeler değillerdir, hiçbir zaman da olmadılar. Aksine, özellikle son zamanlarda Amerikan halkının büyük oranda antipatisine mazhar olmuş durumdalar. Buna rağmen, bu büyük hatadan dönülmesi için mücadele henüz bitmedi, biraz daha yol alabilmemiz ve el birliğiyle bu sektörü alaşağı edebilmek için biraz daha yoğun bir çaba harcamamız gerekiyor!
Hayvanların büyülü güzelliklerini yakından izleyebilmenin başka yolları olduğunu da lütfen unutmayalım. Bir tekneye atlayın ve okyanusta, onları doğal ortamlarında ziyaret edeceğiniz bir balina turuna katılın. Kapın dürbünlerinizi ve doğada kuşları gözlemleyin. Gidin bir doğal koruma alanını gezin ya da orada gönüllü olarak çalışın. Ya da sadece çıkın ve doğada yürüyün. Hayvanları doğal ortamlarında gözlemleyebilmenin pek çok yolu var. Bazen tek yapmanız gereken, şöyle bir çevrenize bakınmaktır, hepsi bu!
Kaynak: OneGreenPlanet.org – 5 Reasons You Should Never Visit a Theme Park That Keeps Wild Animals, Orietta C. Estrada
Çeviri: Mehmet Ali Toktaş
Fotoğraf: David Davies, Creative Commons