Tutsak yunus havuzun betonuna çarparak hayatını kaybetti

Kaza değil, cinayet: Meksika’daki bir otelde hapsedilen genç bir tutsak yunus, gösteri sırasında havuzun betonuna çarparak yaşamını yitirdi. Bu ölümü dünya basınına taşıyan hayvan hakları grupları, Barceló Hotel’in bu gösterileri sonlandırarak kalan yunusların rehabilitasyona alınarak ömürlerinin sonuna kadar insan sömürüsünden uzak tutularak korunmasını talep ediyor.

Meksika’daki bir tatil köyünde Barceló Maya Grand Resort Hotel’in küçük havuzunda gösteriye zorlanan dört yunustan biri, gösteri için havaya zıpladıktan sonra yanlışlıkla beton havuzun kenarına sertçe düşerek seyircilerin gözü önünde öldü.

Plata adı verilen tutsak yunusun ölüm anı, otelin gösterisine katılan turistler tarafından kaydedildi ve hayvan hakları örgütü Urgent Seas ile paylaşıldı.

https://youtube.com/shorts/yJt6Xba3lJE?feature=share

Dünyanın dört bir yanından boykot mesajları alan Cancún yakınlarındaki otel, Türkiye’deki pek çok ticari tesis gibi, “yunuslarla dostane etkileşimler” adı altında yunuslarla yüzme, hatta yunusların yüzgecini sallayıp onu kucaklamak gibi hayvana fiziksel ve psikolojik zarar veren etkinlikler sunuyor. Tutsak yunusların özellikle göz ve derilerine zarar veren güneş ışınlarından korunması için herhangi bir önlem almadığı belirtilen tesisin, aynı zamanda Meksika’daki en küçük tutsak yunus havuzuna sahip olduğu aktarılıyor. Hatta otelin turistler için yaptırdığı yüzme havuzunun, yunusların hapis tutulduğu havuzdan daha büyük olduğu söyleniyor.

Üstelik aynı otelde daha önce bir yıl içinde iki yunusun daha öldüğü, Federal Çevre Koruma Ajansı’nın otelle ilgili soruşturma başlattığı ve yunus gösterilerinin sona erdirilmesi için otel önünde üç farklı protesto yapıldığı biliniyor.  

Bir başka dikkat çekici nokta ise, balıklardan deniz memelerine ve deniz kuşlarına kadar yaban hayvanlarını tutsak eden esaret endüstrisinin ne denli iç içe geçtiğini kanıtlıyor: PETA tarafından verilen bilgiye göre; yunus ölümünün gerçekleştiği Barceló Maya Grand Resort’un yunus parkı, The Dolphin Company adlı şirkete ait olan Dolphinaris tarafından işletiliyor. Dolphinaris ise aynı zamanda Florida’daki ünlü tematik akvaryum Miami Seaquarium’un sahibi. 

Doğada yaşanması mümkün olmayan bu korkunç olay, yaban hayvanlarının esaret altında tutulmasının ne denli yanlış ve tehlikeli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Aynı zamanda bu ölümün esaretin doğrudan bir sonucu olduğunu dünya çapındaki benzer vakaların raporlarıyla kanıtlıyor.

Esaretin karanlık gerçeği

Ölümüne gösteriye zorlanan yunuslar, karmaşık duygusal ve fiziksel ihtiyaçları olan sosyal varlıklar. Onları yapay ortamlarda ömür boyu tutsak etmek ve gösteri yapmaya zorlamak büyük bir stres ve çaresizlik yaratıyor.

Çoğunun yüzlerinde, yüzgeçlerinde ve kuyruklarında, insanlarla zorlayıcı etkileşim ve hapis tutuldukları duvarlara defalarca sürtünme kaynaklı yumuşak doku zedelenmeleri ve yaralar görülebiliyor. Hiçbir zenginleştirme olmadığından, sıkıntı kaynaklı bir davranış olan ve zoochosis etkilerinden biri olarak tanımlanan “logging”, yani su yüzünde hareketsiz durma gibi doğal olmayan, yalnızca esaret altında görülen hareketler sergiliyorlar.

Birçoğu uzun vadeli ve antibiyotik yüklemeleriyle dahi çözülmeyen gittikçe kötüleşen sağlık sorunları yaşarken, Plata gibi diğerleri, en nihayetinde bedelini canlarıyla ödüyorlar. Esaret altındaki yunuslar, kronik stres kaynaklı hastalıklara yakalanarak hayatını kaybederken esarette çok daha kısa sürede yaşamlarını yitiriyorlar.

Plata’nın ölümü münferit bir vaka değil. Dünyanın dört bir yanında binlerce yunus ve deniz memelisi, deniz parklarında, tematik akvaryumlarda ve hayvanat bahçelerinde esaret altına alınarak sergileniyor, gösteri yapmaya zorlanıyor ve “terapi” adı altındaki aldatmacayla insanlarla birlikte sömürüye maruz bırakılıyor.

Esaret turizminin ardındaki zulüm konusunda farkındalık artmasına rağmen birçok mekan hayvanları istismar ederek kazanç sağlamaya devam ediyor. Hayvan hapishaneleri bu ticari faaliyetleri “aile dostu eğlence, koruma, eğitim” adı altında pazarlarken, perde arkasında esaret altında tutulan hayvanlar her gün acı çekiyor.

Turistler hayvan sömürüsüne neden “hayır” demeli?

Esaret merkezleri hayvanları gelir elde etmek için doğadan yakalar ve deniz memelileri söz konusu olduğunda, yapay döllenme adı verilen cinsel şiddet yöntemiyle esaret altında çoğaltır. Türkiye’deki tutsak yunus popülasyonunun bir kısmının kökeni olan Japonya’nın Taiji Koyu her yıl, zalim sürek avları sonucu ailelerinden ve okyanuslardan koparılıp yunus parklarına satılan yunusların trajedisine sahne olurken, aynı zamanda balıkçılık ve esaret endüstrisi işbirliğiyle binlerce yunusun kanıyla boyanır.

Bir turist olarak gittiğiniz ülkede, ister filler gezinti, ister yaban hayvanlarıyla fotoğraf çektirme olsun, hayvan sömürüsü üzerinden para kazanan mekanlara gitmeyerek, bu tür etkinliklere katılmayarak bu zulmü sona erdirmeye ve farkındalığın artmasına yardımcı olabilirsiniz. Hayvan hapishanelerine bilet satan seyahat şirketlerinden alışveriş yapmayarak ve onlara etik gerekçelerinizi açıklayarak sorumlu turizm anlayışını teşvik edebilir, ticari ortaklıklarını bitirmeleri için çağrıda bulunabilirsiniz.

Tercihleriniz, daha fazla sayıda ve türde hayvanın acı çekmesine yol açmasın.

Hayvanlar cam fanuslar, beton duvarlar ve tel kafesler ardında değil, doğal yaşam ortamlarında insan baskısı ve sömürüsünden uzak olmalı.

Kaynaklar: Urgent Seas, PETA, World Animal Protection, Yahoo News, The Yucatan Times,