Türkiye’deki yunus parkı sahiplerinin hayvan sömürüsü üzerinden sürdürdükleri ticari faaliyetlerini meşrulaştırmak için TBMM görüşmelerinde milletvekillerine olumlu örnek olarak gösterdikleri Avrupa’daki yunus parklarında iki yunus daha hayatını kaybetti. Esaret altında ölen yunuslardan biri yalnızca yedi günlüktü.
Fransa’daki Planete Sauvage adlı yunus parkında 8 Haziran’da dünyaya gelen yavru erkek yunus, bir hafta sonra hayatını kaybetti. Tesis yetkilileri tarafından yapılan açıklamada yunusun kalp rahatsızlığı nedeniyle öldüğü aktarıldı. 2016’da Aicko adında yavru bir yunus daha aynı tesiste hayatını kaybetmiş, tesis çalışanları hiçbir açıklama yapmamış ve yunusun cansız bedeninin apar topar ortadan kaldırıldığı öğrenilmişti. O tarihte Aicko’yu gözlemleyen bilim insanları, 5 yaşında annesinden koparılıp başka bir tesise taşınan genç yunusun diğer yunuslar tarafından dışlanarak fiziksel saldırıya uğradığını, vücudunda çok sayıda yara olduğunu ve beslenme yetersizliği nedeniyle çok zayıf olduğunu aktarmıştı. Aicko’nun ölümüne kadar olan süreçte aynı tesiste dört yunus daha hayatını kaybetmişti.
Kısa süre önce bir diğer yunus ölümü de İtalya’daki Genoa Akvaryum’da gerçekleşti. Teide adlı erişkin erkek yunus, 28 Mayıs’ta içinde tutulduğu havuzun yüzeyinde hareketsiz ve cansız halde bulundu. Ölüm nedeni halen araştırılan Teide, 1997’de Aqualand adlı tesiste dünyaya gelmişti. Doğumundan iki yıl sonra Gardaland adlı tesise taşınan Teide, 2012’de Genoa Akvaryumu’na nakledilmişti.
Ölümlerin başlıca nedenleri: Kronik stres, öğrenilmiş çaresizlik hissi ve ölümcül enfeksiyonlar
Beton havuzlar ve etrafı tellerle çevrilmiş kapalı deniz alanları, doğal yaşam ortamlarında her gün kilometrelerce mesafe kat eden yunuslar için hapishane hücresinden farklı değil.
Esaret altındaki yunus ve belugaların (beyaz balina) ölüm oranları, doğadaki akranlarıyla kıyaslandığında 2,5 kat daha fazla.
Yunus parkı işletmecilerinin iddialarının aksine, esarette dünyaya gelmiş yunusların %52’sinin de 1 yaşını bile dolduramadan hayatını kaybettikleri gözlenmiş ve raporlanmış durumda (*). Nitekim doğumdan bir hafta sonra Fransa’daki tesiste hayatını kaybeden yunus, en yakın zamanda kayıtlara geçen örneklerinden biri. 2019’un Ağustos ayında Bulgaristan’daki bir yunus parkında dünyaya gelen, fakat doğumundan yalnızca dokuz gün sonra hayatını kaybeden yunus da bir diğer yakın örnek.
Bu ölümlerin çoğu, yunuslar üzerine çalışan veteriner hekimlerin ve akademisyenlerin makaleler yoluyla aktarımlarına göre, kronik stres kaynaklı. Ömür boyu özgürlüklerinden alıkonmuş olmaları, havuzlarda veya kapalı deniz alanlarında özgürce ve doğalarının gerektiği gibi hareket edememeleri, sürekli olarak beton havuzlarda akustik etkisini artıran yüksek müzik, inşaat, filtreleme ve ziyaretçilerin alkışları gibi duyusal örselenmeye maruz bırakılmaları, sosyal stres kaynaklı anne-yavru arasındaki bağın zarar görmesi ve yeterli şekilde gelişememesi ve son olarak öğrenilmiş çaresizlik hissine hapsolmaları depresyon, motivasyon eksikliği, öğrenme zorluğu, yeme bozuklukları ve zayıflamış bağışıklık sistemi olarak karşımıza çıkıyor.
Esaret altında geliştirdikleri agresyon nedeniyle insanlara yönelik saldırganlığı ve akranlar arası agresyonu en aza indirgemek amacıyla hayvanlara, düzenli olarak ölü balıklar arasında valium, diazepam gibi sakinleştiriciler yutturuluyor.
Uzun süreli esaretin bir etkisi olan kronik stresi ve bu stresin yarattığı tahribatı kontrol altında tutmak için de hayvanlara düzenli olarak mide ilaçları verildiği yapılan araştırma ve gözlemler sonucu biliniyor (**). Bu da bağışıklık sistemlerini gün geçtikçe zayıflatıyor, pek çok ölümcül enfeksiyona neden oluyor.
Türkiye’ye olumlu örnek olarak gösterilen Avrupa’daki tesisler de aynı
Rakamlar yunus gösteri ve terapi merkezlerinde gizlenen ihlallerin en somut göstergeleri. Bugün yunus parkı sahipleri milletvekilleriyle yaptıkları lobicilik görüşmelerinde ve Meclis tutanaklarında Avrupa’daki tesisleri olumlu örnekler olarak göstererek faaliyetlerini aklamaya çalışıyorlar. Fakat hayvanlar için bu vahim durum dünyanın her yerinde aynı.
Aynı zamanda milletvekillerine Türkiye’deki 10 tesiste toplam 50 yunusun tutsak edildiğini aktarıyorlar. Oysa kamuya açık uluslararası CITES ithalat resmi belgeleri bize en az 75 yunusun 2005-2017 arasında yurtdışından Türkiye’ye getirildiğini ortaya koyuyor. Bu durumda aradaki farkta ortaya çıkan 25 yunusa ne oldu, bilmiyoruz; Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan net yanıt alamıyoruz, CİMER aracılığıyla takip edemiyoruz. 12 yılda 25 yunus esaret altında hayatını kaybettiyse, her yıl 2 birey bu ticari tesislerde ölmüş demektir.
Nitekim biz, haberlerden takip ettiğimiz kadarıyla son 10 yılda en az 5 yunusun Türkiye’deki tesislerde hayatını kaybettiğini bizzat biliyoruz. Bir de takip edemediklerimiz, bakanlıklara bildirilmeyen ve basına sızmayanlar var.
TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nda geçtiğimiz yıl alınan yunus parklarının yasaklanması ve mevcut tesislerin kapatılması tavsiye kararının bir an önce yasalaşması için Meclis’e bir kez daha çağrı yapıyoruz. Daha fazla hayvanın ölmemesi ve yeni nesilleri kurtarabilmek için hayvan esaretine ve ticaretine son verilmeli; hayvanların kullanılmadığı, sömürü içermeyen teknolojilere ve çözümlere geçilmeli.
Dünyadaki ilk beluga rehabilitasyon merkezinin İzlanda’da kuruluşunu üstlenen WDC gibi koruma kuruluşları, bu tür koruma programlarıyla esaret altındaki yunus ve balinaları kurtarmayı hedefliyor ve dünya çapında yunus ve balina esaretinin sona erdirilmesi için çalışıyor.
Ana fotoğraf: SeaWorld, San Diego (300443) | Robert Linsdell | CC by 2.0 (PETA)
(*) Williamson, C. (2018). How long do bottlenose dolphins survive in captivity?
(**) Danyer E. Kelepçelenmiş Derinlikler & Knight, J. A. (2013). Diazepam- Its Use in Captive Bottlenose Dolphin (Tursiops Truncatus)