İnsan varlığı ve müdahalesi yüzünden hayvanlar gececil olmaya başladı

Artık resmen kanıtlandı: Hayvanlar, insan varlığından ve müdahalesinden her geçen gün daha fazla rahatsızlık duyduğu için gececil olmaya başladı.

Science dergisinde yayımlanan bir bilimsel makale, altı kıtada gözlemlenen 62 memeli türünün yüzde 83’ünün insanlardan kaçınmak için hayatlarının büyük kısmını gece sürdürmeye başladığını ortaya koydu. 

Makalenin yazarlarından biri olan ve Berkeley California Üniversitesi’nde görev yapan çevrebilimci Kaitlyn Gaynor, insan aktivitelerinin hayvanları gececil olmaya ittiğini, bu eğilimin farklı türler arasında oldukça yaygın olduğunu ve hayvanlar üzerindeki etkisinin çarpıcı bir noktaya geldiğini söyledi. 

Geyikler, yaban domuzları, çakallar ve kaplanlar… Bu hayvanların hepsi insanlarla etkileşime girmemek için aktivitelerinin çoğunu gece saatlerinde yapmaya başlıyor. 

Her şeyden önce gürültülü bir türüz 

Arabalarımızdan ve uçaklarımızından doğaya yayılan sesler, Güney Afrika cüce kuyruksüreninin kendisine yaklaşan yırtıcı hayvanların sesini duymasını engelliyor. Doğal gaz ve petrol çalışmalarından kaynaklanan tüm o kakofoni, cırcırböceklerini, çekirgeleri ve karıncaları uzaklaştırırken mavi kuşların da dünyaya getirdiği yavru sayısının azalmasına neden oluyor. Bir de sualtındaki gürültü kirliliğini düşünün! Durmaksızın çalışan jeneratörlerimiz, pervanelerimiz, motorlarımız ve askeri sonarlarımız yunusların dalış yaparken tıkanmasına, narval türü balinaların kalbinin de düzensiz atmasına yol açıyor. Okyanuslardaki bu hengame, anne kambur balinalarla yavruları arasındaki iletişimi sağlayan hafif fısıltılar ve ıslıkları bastırıyor. 

Avcılık ve şiddet eğilimimiz had safhada

Colorado hükümeti, insanlar geyik avlayabilsin diye geyiklerin sayısını artırmak amacıyla siyah ayıları ve dağ aslanlarını öldürmeye 4,5 milyon dolar ayırıyor.

Nitekim ABD Tarım Bakanlığı, insanların istemediği şekillerde doğal çevreyi “bozduğu” gerekçesiyle 2017’de 23 bin 646 kunduz öldürdü. Bu, her 22 dakikada 1 kunduzun hayatını kaybettiği anlamına geliyor. 

Dünyayı gerektiği gibi paylaşmıyoruz

Doğal yaşam alanları günümüzde çöplüğe ve inşaat alanına dönüşmüş durumda. Kuzey Amerika ren geyiklerinin yaşadığı ormanlık ve dağlık alanlar, katranlı kum çıkarmak için delik deşik edilmiş halde. Marstonia salyangozunun arşınladığı akarsu ve dere kenarları ise, içme suyu ve sulama nedeniyle kuraklığa mahkum edilmiş durumda. Ridgway şahininin yaşadığı yağmur ormanları da, besicilik ve kahve plantasyonları yüzünden tarumar edilmiş halde. Peki ya kutup ayılarının son sığınağı olan buz kütleleri? Şu anda biz bunu okurken hızla erimeye devam ediyor. 

Hayvanlar artık, insanlarla her geçen gün daha fazlasını paylaştıkları bu dünyada nasıl hayatta kalacaklarını hesap etmeye çalışıyorlar. Binlerce yıla yayılan evrim sürecinde geliştirdikleri davranışları değiştirme pahasına da olsa, insan tacizinden kaçmanın yollarını arıyorlar.

Fotoğraf: George Shiras

Mekansal yerine zamansal ayrışma

Araştırmacılar, “hayvanların insanlarla aynı ortamda bulunmaları halinde riskleri en aza indirmek için mekansal ayrışma yerine zamansal ayrışmayı tercih etmeye başlamış olabileceğini” vurguluyor. Öyle ki, şempanzeler ve keseli antiloplar hayatlarına kaldıkları yerden devam edebilmek için bizim paydos edip eve gitmemizi bekliyor gibiler! 

Zimbabve antiloplarına bir bakın… Otlamayı seven bu hayvanlar, gün içinde su birikintilerini bulup ihtiyaçlarını giderirler çünkü bu su kaynakları geceleri sırtlan, aslan gibi yırtıcı türler tarafından kuşatılırlar. Fakat 2012 yılında yapılan bir araştırma, gün içinde devam eden avcı baskısının antilopları gececi olmaya zorladığını ortaya koyuyor. Bu da antiloplarla aslanların karşılaşma riskini daha da artırıyor. 

Gabon sakini leoparlar da avcılardan ve vahşi hayvan eti tüccarlarından kaçabilmek için benzer bir taktik geliştirmişler.

İnsan nüfusunun ve faaliyetlerinin yoğun olmadığı yerlerde gece ve gündüz saatlerindeki aktivitelerini neredeyse eşit olarak bölerken (yüzde 46 gececi), avcılık baskısının yoğun olduğu yerlerde zamanlarının yüzde 93’ünü gece saatlerinde geçiriyorlar. 

Varlığımız bile ürkütücü

Hayvanları gizlenmeye iten nedenler yalnızca çıkardığımız yüksek sesler veya ölümcül silahlarımız değil.

İnsanların ormanlık alanlarda yürüyüşe çıkması bile, Sumatra güneş ayısının karanlığa geçişini hızlandırıyor (düşük seviyede rahatsız edilme durumunda yüzde 19, araştırma yapan bilim insanlarının varlığı durumunda yüzde 90 gececi olma hali). Alaska’nın boz ayıları için de aynısı geçerli: Bu ayılar, gün içinde ziyarete gelen turistlerin meraklı bakışlarından kaçınmak için gün ışığına veda etmek zorunda kalıyor (düşük seviyede rahatsız edilme durumunda yüzde 33, yüksek rahatsızlık durumunda yüzde 76 gececi olma hali). 

Peki, bu iyi bir şey olabilir mi? Hayvanlar bizimle aynı ortamları paylaşmanın huzurlu ve barışçıl bir yolunu buldular mı dersiniz? Ne de olsa rakunlar, güvercinler ve fareler gibi “daha şehirli türler” komşularımız olarak bizlerle yaşama konusunda iyi iş çıkarıyorlar. 

Elbette, bazı hayvanların insana yakın olması bu türlerin hayatta kalması için faydalı olabiliyor. “Örneğin Nepal’de kaplanlar ve insanlar orman içinde aynı rotayı kullanıyorlar ama günün farklı saatlerinde. Böylece insanların bu etçil hayvanlarla karşı karşıya gelme ihtimali ve çatışma riski azalıyor,” diyor Gaynor. Böylesi her iki türün de menfaatine. 

Fakat bazı yabani hayvanların bu tür bir adaptasyon geliştiremediğini söyleyen Gaynor, “Her tür geceye geçiş yapamıyor ya da yapmaya istekli olmayabiliyor,” diyor. Bu türler için insan müdahalesinden uzak alanlar ayırmalıyız; bunlar avlanmanın yasaklandığı ve yürüyüş rotalarının kısıtlandığı bölgeler olabilir. Daha geniş bir çerçevede ise iklim değişikliğiyle mücadele olabilir…

Hayvanların binlerce yıldır geliştirdikleri hayatta kalma stratejilerini, yalnızca bizim ihtiyaçlarımız doğrultusunda değiştirmelerini beklemek nereden bakarsanız bakın bencilce.

Bu, “Bulaşıkları ev arkadaşımın yıkamasına izin veriyorum çünkü bulaşıklar onu daha çok rahatsız ediyor” demek gibi bir şey! 

Hayır, işin ucundan hepimiz tutacağız ve sorumluluğu alacağız. Yeryüzündeki her bir canlının isteklerimiz ve kudretimiz karşısında bize boyun eğmesini, bizim çıkarlarımıza ayak uydurmasını bekleyemeyiz. Ortak ev işlerini gözden geçirmenin zamanı çoktan geldi.

Kaynak: NRDC & ScienceMag

Yazı: Jason Bittel, 12 Temmuz 2018

Fotoğraflar: George Shiras

Çeviri: Yunuslara Özgürlük Platformu